Bulgaristan 90’lı senelerin başında demokrasiye geçerken, bu ülkede yaşayan Türkleri kontrol altında tutmak için gerek siyaset, gerek kültür alanında, totaliter rejimin gestaposu sayılan DS kadrolarınca çeşitli projeler üretilmiştir.
Siyasi alanda HÖH/D(p)S partisinin, bu projelerden birisi olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Kültür alanda ise, Kırcaali merkezli “Ömer Lütfi okumaevi” de, bu DS projelerinden birisi olduğu düşüncesindeyim…
Her ikisi de 90’lı senelerin başında kurulmuştur; ilkini eski DS ajanı Ahmet Dogan kurduysa, ikincisini de yine eski DS ajanı Mümün Tahir kurmuştur.
HÖH/D(p)S’nin üstlendiği görevler hakkında daha önce çok yazdım, bunları burada tekrarlamak istemiyorum.
Konumuz, “Ömer Lütfi Kültür Derneği” olarak lanse edilen “Ömer Lütfi okumaevi” …
Bulgaristan Kültür Bakanlığı kayıtlarında, söz konusu “okumaevi” hakkında şöyle bir açıklama vardır:
“İlk kuruluş ismi YILDIZ olan “Ömer Lütfi” okumaevi, 1940 senesinde Kırcaali şehrinde kurulmuştur.
Оkumaevi, 1946 yılında yapılan genel kurul kararıyla, 2. Dünya Savaşında Drava nehri yakınlarında hayatını kaybetmiş olan Kırcaalili Ömer Lütfi adını almıştır. 1960 yılında totaliter rejimi tarafından kapatılmış olan bu okumaevi, 1993 yılında yeniden açılmıştır.”
Bulgaristan Adalet veya Kültür Bakanlığı kayıtlarında, “Ömer Lütfi Kültür Derneği” diye kayıtlı bir dernek olmasa da, sadece Kültür Bakanlığı kayıtlarında “Ömer Lütfi halk okumaevi 1993”( Bulgarcası: Народно читалище “Юмер Лютфи 1993”) olarak geçmektedir. Bulgarca “okumaevi” olan bir kurum, neden Türkçe “kültür derneği” olarak lanse ediliyor?… Bunu yapanların bir amacı olmalı değil mi?
Bu “okumaevi” tüzüğünün ilk maddelerine bir göz atalım:
“1.Madde: Halk okuma evi ‘Ömer Lütfi 1993’, ileride kısaltılmış olarak ‘Okumaevi’ adıyla, Kırcaali halkının kendi kendini yöneten kültürel- eğitsel örgütüdür, aynı zamanda devletin kültürel- eğitsel görevlerini de yerine getirmektedir.(Bulgarcası: чл.1. Народно читалище ‘Юмер Лютфи 1993’, наричано по нататък за краткост ‘Читалище’ е самоуправляваща се културно-просветна организация на населението в гр. Кърджали, която изпълнява и държавни културно-просветни задачи).
3.Madde: Okumaevi, kanunların belirli görevler verdiği devlet kurumları ve örgütleriyle, işbirliği ve koordinasyon ilişkileri içinde bulunur. (Bulgarcası: чл.3.Читалището поддържа отношение на сътрудничество и координация с държавните органи и организации, на които законите възлагат определени задължения).”
“Okumaevinin” tüzüğündeki şu ibareler çok çarpıcıdır:
“…Aynı zamanda devletin kültürel- eğitsel görevlerini de yerine getirmektedir” veya “…kanunların belirli görevler verdiği devlet kurumları ve örgütleriyle, işbirliği ve koordinasyon ilişkileri içinde bulunur.”
Benim bildiğim, bir okumaevi veya bir dernek, çeşitli kültür ve gelenekleri korumak için devlet kurumlarından talepte bulunur, aynı kurumlardan görevler almaz. Bir devlet, bir okumaevine veya derneğe, devlet kurumlarıyla “işbirliği ve koordinasyon” içinde olması için çeşitli görevler ve ödevler veremez! Böyle görevler ve ödevler, olsa olsa ancak Bulgaristan’da olur.
Bu görevler arasında, Kırcaali bölgesindeki Türk kültür ve geleneklerini yok etmek var mıdır acaba?
Bu görevler arasında, Türk kültürü ve tarihi hazinesi olan Mehmet Alev- Emel Balıkçı çifti, öğretmenlik yapan Haşim Semerci, tercümanlık yapan Aydın Osman, Almanya’da çocuklara tiyatro dersi veren Kamil Topçu gibi, nice eli kalem tutan onlarca Türk aydınını saf dışı bırakmak olabilir mi?
Peki, Bulgaristan devleti tarafından on binlerce Leva bütçe ayırdığı bu “okuamaevini” şimdi kimler yönetiyor?
DS’nin karşı casusluk ajanı Mümün Tahir, “okumaevi” konusunda, devlet tarafından verilen görevleri tamamlanmış olacak ki, 5-10 sene önce başkanlık görevini Seyhan Mehmet’e, sekreterlik görevini ise Müzekki Ahmet’e devretmiştir.
Her ne kadar DS ajanı olsa da, Mümün Tahir, Bulgarca eli kalem tutan birisidir ve şöyle fikirler yürütme kapasitesine sahiptir:
“ Bana göre, ulusal güvenliğin son derece önemli yapısal unsurları şunlardır: Etnik toplulukların haklarını, özgürlüklerini, sağlığını, çalışma haklarını, toplumun ekonomik- kültürel hayatına katılmalarını sağlamak; hangi yöntemle olursa olsun onların etnik ve aidiyet kimliklerini zorunlu olarak değiştirme gayretlerine imkan verilmemesi…”
Mümün Tahir(yazılarını “Kırcaali Haber” sitesinin Bulgarca kısmında bulabilirsiniz), azınlıkların haklarının korunmasını isterken, evrensel insan hakları açısından değil, sadece Bulgaristan ulusal güvenliği açısından bakıyor; hiçbir yazısında 1993 senesinden beri basılmayan Türkçe ders kitaplarından, Türklere karşı yapılan ayrımcılıktan, etnik temizlikten vs gibi konulardan bahsetmiyor veya görevi gereği bahsedemiyor.
“Ömer Lütfi 1993 okumaevinin” şimdiki yöneticileri Seyhan Mehmet’in ve Müzekki Ahmet’in ise, Türk kültürünün veya herhangi bir kültürün “k” sinden haberleri yoktur; ikisinin de Türkçe veya başka bir dilde fikir beyan etme gibi kabiliyetleri olmadığı gibi, ikisi de Türkçe öğrenim görmemiştir ve bu konuda kendilerini geliştirme gayretleri de hiç olmamıştır.
Fakat Müzekki Ahmet, hergangi bir kültür hakkında hiçbir makalesi olmamasına rağmen, Türkçe haftalık “Kırcaali Haber” gazetesini çıkartabiliyor. Her iki kızının çocukluğu döneminde, Kırcaali merkezdeki hemen hemen tüm okullarda Türkçe öğrenimi olduğu halde, bu seçmeli Türkçe derslerine gönderme gereği dahi duymasa da ve daha sonra da hiç Türkçe öğrenim görmemiş her iki kızına da gazetede Türk dilinde “köşe yazarlığı” yaptırabiliyor…
Aslında, adında “Türk” kelimesi geçen, Müzekki Ahmet başkanlığında özel yarar için kurulan bir derneğin de olduğu bilinmektedir. Bu dernek için de sadece şu söylenebilir: Adı üstünde “özel yarara…”
Yine aslında, bu kurumlarca “Türk folkloru” olarak lanse edilen folklor da, Türk kültüründen çok uzaktır!
Allah aşkına, Türkçe ve Türk kültürü, bu kadar ucuz mudur?
Müzekki Ahmet’i bir etkinlikte bol bol fotoğraf ve video çekme dışında, not alırken, yani herhangi bir dilde yazma yeteneği olduğunu gören var mı acaba? Bu zat Bulgaristan devletinden, HÖH/D(p)S veya başka bir yerlerden bir kaynak alıyor olacak ki, perde arkasından Turhan Ali veya bir başkalarına Türkçe yazılar yazdırabiliyor. Fakat aynı zatın doğal kurnazlığına şapka çıkartmamak da elde değil… Kırcaali’deki Türk kültürünü katlettiği ve konuştuğu şivenin birkaç yüz kelimeden ibaret olduğu halde, “Biz Kırcaali’de Türk kültürünü koruyeriz(!)” diyerek, tüm ailesine kolaydan geçim kaynağı bulmuş…
Geçen Hıdrellez günü, “Yedikızlar camiinde Mevlid-i Şerif okutuldu” başlıklı bir haber yapmıştım. Bir gün sonra, aynı başlıklı haber, – yani 7 Mayıs günü- “Kırcaali Haber” sitesine de konulmuş. Sadece “camiinde” kelimesi, özel isim yapılarak kesme işareti ile bölünmüş(eh öyle yazılmasında da bir sakınca yok). Haberimin içeriği kırpılmış olup, bazı cümlelerdeki kelimelerin yerleri değiştirilse de, benim ilk önce caminin kuruluş tarihini yanlış yazmam, “Kırcaali Haber” sitesine de aynen konmuş. Yedikızlar camii kuruluş yılını ilk önce “1438” yazmışım, Tunay Rustemoğlu adlı okuyucumun uyarısından sonra, bu tarihi 1428 olarak düzelttim. Fakat bu benim yaptığım hata, “Kırcaali Haber” sitesinde- bir aşırma delili olarak- hala duruyor.
Şimdi birileri çıkıp, “Ne gerek vardı bunları yazmaya” diyebilir
Mehmet Alev- Emel Balıkçı çifti, Haşim Semerci, Aydın Osman, Kamil Topçu gibi birçok değer, Bulgarisan’daki yaşayan Türklerin kültürüne katkı sağlamasınlar diye saf dışı bırakılırken…
Birilileri, şimdiye kadar yürüttükleri yanlış politikalara devam ederek, Kırcaali bölgesi insanına bunu reva görebilir…
Kimse kusura bakmasın!… Ben bunu, memleketimin insanına reva göremem.
Olayların bir adım önünde giden birisi olarak…
Bunları yazmamam, sadece kendime değil, Kırcaali bölgesi insanına da ihanet olur!
Durmuş Arda
Not: Bu yazı, ilk kez 17.05.2017 tarihinde yayınlanmıştır. Fakat daha sonraki günlerde sitemiz saldırıya uğramış olup, geriye dönük iki aylık yazılarla birlikte bu yazı da silinmiştir.
Bu yazıyı yazdıktan sonra, birçok tebrikle birlikte, bir şahıstan “şöyle yaparım, böyle yaparım” gibi tehdit de aldım. Hiç beklemediğim kişilerden de “Gerçek olabilir, fakat yazmasan daha iyi olurdu” gibi serzenişler de…
Ne yazık ki, bazı şahısların ve kurumların, bu “okumaevi” hakkında senelerdir yaratılan algının, gerçeklerin önünde olması için gösterdikleri gayretler, beni çok şaşırttı.
Gerekeli güvenlik tedbirlerini aldıktan sonra, sitenin şimdiye kadarki çizgisinden taviz vermediğimizin işareti olarak, bu yazıyı güncelleyerek yeniden yayımlıyorum.
Daha önce gerekli güvenlik tedbirini almadığımız için, okuyucularımızdan özür diliyorum.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.