Bu yazıyı, herhangi birisinden öç almak veya intikam için değil, kamu yararı olduğu için yazıyorum.
Kırcaali’de görev yapan feldşer Birsen’in şantajla rüşvet aldığı gerekçesiyle yazdığım bir yazıdan dolayı(https://www.arda-tuna.com/2023/02/24/feldser-birsenin-asagilik-hain-davranislarini-doktor-slavkov-neden-ortbas-etmeye-calisiyor/), aynı dönemde feldşer Birsen’in kızı Zerrin, messenger’den bana hakaret dolu mesajlar yazmış, ben bu mesajları görmeden önce de bazılarını silmiş, yani kendi kendine sansür uygulamış.
Feldşer Birsen hakkında yapılan soruşturma ve açılan kamu davası, 13.03.2024 tarihinde Kırcaali bölge mahkemesinde sonuçlandı ve 15 gün sonra da yürürlüğe girdi.
Ben bu davada taraf değil, sadece tanıktım. Şikayet dilekçemi Kırcaali Bölge Sağlık Denetleme Kurumuna(RZİ) verdim. Aynı kurum, benim şikayet dilekçemin soruşturulması için savcılığa yazıyla bildirmiş; soruşturma ve dava sonucu feldşer Birsen’e 1000 Leva ceza kesildiği anlaşılıyor. Aslında benim elimde daha çok delil ve aynı feldşere karşı tanıklık yapacak başka kişiler de vardı, fakat feldşer Birsen’i fazla hırpalamak istemedim.
Feldşer Birsen’in puppisi Zerrin’in hakaretlerine gelince…
Zerrin hamfendinin(!) hakaret içeren yazılarının ne kadar acemice, seviyesizce ve cahilce olduğu için, kendisine cevap yazma gereği duymadım. “Beyfendi” diye başlamış. “Fendi” kelimesinin kurnaz, düzenbaz anlamına geldiğini biliyor mu acaba? Babası hakkındaki mahkeme kararı kesinleştikten sonra, kendisinin “beyfendi” hitabına karşılık, şu “hamfendi” li mesajı attım:
Birsen babasından da özür dilemesi için bir süre tanımıştım, kızına da… Fakat kendilerine fazla güveniyorlar ve yaptıklarından dolayı özür dileme gereği duymuyorlar… Bulgarca’da buna, “Samoçuvstvie bez pokritie”… Türkçe’de ise, “Mesnetsiz, dayanıksız özgüven” denir.
Zerrin, bir nevi “Gudrun Himmler sendromu” vakası gibi…
Daha önceki yazılarımda da belirtiğim gibi, Gudrun, Hitler’in en yakın çalışma arkadaşı olan Heinrich Himmler’in kızı olarak bilinmektedir…
Yazılanlara göre, babası Himmler’in Nazilerin gizli polis teşkilatı gestaponun devamı olan SS birliklerinin başkomutanı olarak, Yahudi soykırımının baş planlayıcısı ve uygulayıcısı olmasına rağmen, Gudrun, bunlara hiç inanmamış ve babasının dünyanın en sevecen, en iyi, en merhametli insanı olduğuna kendisini inandırmıştır. Çünkü çocukluğundan beri babası Himmler ona hayran bir şekilde sevgi gösteriyor ve “Puppi” diye sesleniyordu(encek, enik anlamında)… Gudrun’da babasına hayrandı ve sevgiyle bağlıydı…
Nazilerin insanlığa yaşattığı vahşete rağmen, Gudrun, hayatı boyunca nazizme sempati duymaktan hiç vazgeçmemiştir…
Büyüklerinin aile dışındaki bireylere ve topluma yaptıkları kötülüklere inanmayanlara, artık “Gudrun Sendromu” denilmesi gerektiğini düşünüyorum…
Aynı Gudrun Himler sendromu, eski DS ajanlarının, Bulgaristan’daki totaliter rejimi döneminde ibadet edilmesin diye cami önlerinde nöbet tutanların, Türkçe konuşanlara ceza kesenlerin, buzdolaplarında kurban etleri arayanların, Türklüğü çağrıştırıyor diye kadınların elbiselerini kesenlerin çocuklarında ve yakınlarında da görülüyor. Bu konuda da birçok yazım var.
Hiçbirisi, ebeveynlerinin yaptıklarını kabullenemiyor ve bunları açıklayanlara birbirine çok benzer seviyesizce hakaretler, küfürler savuruyorlar. Yani babalarının çocukları…
Hepsi savcılığa şikayette bulunacağını belirtiyorlar. Fakat hiçbirisi, şimdiye kadar böyle bir girişimde bulunmadı. Çünkü savcılığa şikayet ederlerse, altından ne pisliklerin çıkacağını kimsenin kestiremeyeceği için, birileri onları durduruyor!
Zerrin, hiç babasına sordu mu acaba?
Bu şatafatlı Türkiye gezilerinin, şatafatlı restoran ziyafetlerinin, bu şatafatlı hayatın kaynağı nereden geliyor?
Durmuş Arda
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.