Bugün, Türkan bebeğin ve diğer şehitlerimizin katledilişinin 40. yıldönümüdür.
Bulgaristan’da, Kırcaali’ye bağlı Yurtçular köyünde, 40 sene önceki yürütülen asimilasyon politikalarına karşı yapılan barışçı protesto yürüyüşünde, annesinin kucağındaki 18 aylık Türkan bebeği, Ayşe Molla Hasan’ı ve Yakup Musa’yı katledenlerin bulunup cezalandırılması gerekçesiyle, Kırcaali merkezli ALTAY Derneğinin 2016 yılında yaptığı suç duyurusuna, Kırcaali bölge savcılığı takipsizlik kararı verdi.
Kırcaali bölge savcılığının takipsizlik kararı, daha önce Filibe(Plovdiv) bölge savcılığının oluşturduğu 1450/1990 nolu dosyaya, aynı savcılığın 09.02.1993 tarihinde verdiği ön soruşturmaya, VII- 11/1993 nolu soruşturma dosyasına ve bu soruşturmalar sonucu, Filibe Askeri Mahkemesinin 01.03.2013 tarihinde Türkan bebeği, Ayşe Mümün Aptullah’ı, ve Musa Yakup’u katledenlerin “faillerinin bilinmediği” gerekçesiyle soruşturmanın durdurulması, gerekçesine dayanmaktadır. Oysa aynı katliamda keskin nişancı(sniper) kullanıldığı ve bebeği de özellikle hedef aldığı anlaşılmaktadır. Bir askeri birimde, kimin keskin nişancı ve ona emir verenin kim olduğu bilinmez mi?
Savcılığın yazısından Türkan bebek cinayeti dosyası soruşturmasının Filibe Askeri Mahkemesi tarafından sadece durdurulduğu ve dosyanın kapanmadığı anlaşılmaktadır.
Ancak Türkan bebeğin, 17 yaşındaki Mümin Ahat’ın ve diğer şehitlerimizin katillerinin çıkıp, “ben katlettim” demeden, bu soruşturmaların yeniden açılmayacağı da anlaşılmaktadır. Çünkü 200 sene önce başlayan “Vızrajdane” (Yeniden doğuş) denilen Bulgar kültür geleneğinde – bebek dahi olsa- Türkleri katledenler ve Türklere zarar verenler yüceltilir, hatta kahramanlaştırılır! Bu kültür geleneği Türk’ün malına, evine, tarlasına, hayvanına vs çökme geleneğidir. Onun için Bulgaristan adaletinden bu konuda hakça bir karar beklemek saflık olur.
Bu şehitlerimizin katledilişleriyle ilgili hiçbir girişimde bulunmayan, parlamentoda soru önergesi dahi vermeyen, topluma 34 senedir “Türk partisi” olarak lanse edilen ve şimdi rant yüzünden ikiye bölünmüş olan HÖH/D(p)S mensupları ve milletvekilleri, – geçmiş senelerde olduğu gibi -Türkan bebeğin mezarına toplanıp fotoğraf çektirecekler. Halbuki bunların çoğu, Fatiha süresini dahi bilmiyorlar.
Bir ihanet şebekesi olan HÖH/D(p)S yüzünden 40 senedir şehitlerimizin kanı yerde kaldı!
Bulgaristan’da Türklere yönelik baskılar, seneler içinde güncellenerek devam etti, 500 bin Türk asıllı göçe zorlandı, negatif ayrımcılık devam etti, Türkçe öğrenim yok edildi, gençler Avrupa’ya gurbete zorlandı, kalanlara ise son yıllarda “Bulgar Müslümanı” denmeye başlandı. Yani asimilasyon güncellenerek devam ediyor.
Maalesef, Türkiye’deki aynı yerlerden güdümlü göçmen dernekleri de buna kayıtsız kalıyor!
Acaba bugün. Türkan bebeğin mezarını ziyaret ederek, vicdanlarımızı rahatlatabilecek miyiz?
Durmuş Arda
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.