Bulgaristan’da Türk Milli Kurtuluş Hareketi kurucularından Zahit Öztürk ve Rufi Karabahtlı ile daha önce sözleştiğimiz gibi Çorlu’nun merkezinde buluşuyoruz. Daha sonra hep birlikte Zahit Öztürk’ün kurucusu olduğu ve öğretmenlik yaptığı Trakya Satranç Eğitim Merkezine gidiyoruz. Merkeze ayak bastığınızda, karşınıza, Zahit Öztürk’ ün oğlunun çeşitli satranç turnuvalarından kazandığı madalyalar göze çarpıyor. Bu da Zahit Öztürk’ün başarılı bir satranç öğretmeni olduğunu gösteriyor. Üç beş sohbetten sonra Rufi Karabahtlı ile söyleşi yapmayı daha sonraya bırakıyoruz…
Daha önceki konuşmalarımızda, Zahit Öztürk, “Biz Bulgaristan’da Türk Milli Kurtuluş Hareketi kurucularının hepsini Ahmet Doğan ele verdi” demişti, fakat daha sonraki görüşmelerimizde bunu inkar etmeyerek “Ahmet Doğan Bulgaristan’da yaşayan Türkler için en iyi liderdir” demeye başladı… İşte Zahit Öztürk ile yaptığımız söyleşi:
Sayın Zahit Öztürk, Bulgaristan’da totaliter rejime karşı ilk örgütlü mücadele başlatanlardan birisisiniz. Bu örgütlü mücadele nasıl başladı?
-1985 yılında isimlerimiz değiştirdikten sonra, biz bu olayı çok ağır yaşadık. Aynı dönemde de Hacığolupazarcığı(Dobriç) Baraklar’ dan benim kayınpederim vefat etti. Cenazeye totaliter rejim tarafından, Hıristiyan usullerine göre defnedilsin diye bir haçlı tabut gönderilmiş ve bu usuller takip edilsin diye de bir bayan görevlendirilmişti. Benim kayınpederim ilk Hıristiyan örf ve adetlerine göre defnedilenlerden birisi olduğu için ve o anki çaresizlik benim çok ağrıma gitti.
Ben bu asimilasyon politikasına karşı “ne yapabilirim” arayışı içinde iken, Baraklar köyü doğumlu Necmettin Hak ile fikirlerimizin aynı olduğunu fark ederek, Bulgaristan’da bir Türk mücadele örgütünün kurulmasını kararlaştırdık. Aramıza Kırcaali bölgesi İridere kasabasına bağlı Durabiller köyü doğumlu Bahri Gürses ile yine Kırcaali bölgesi doğumlu Şemsettin Hüseyin katıldı.
İlk aşamada Bulgaristan’da Türk Milli Kurtuluş Hareketi, Necmettin Hak, Zahit Öztürk, Bahri Gürses ve Şemsettin Hüseyin’den oluşan dört kişi tarafından kuruldu diyebilir miyiz?
– Evet! Daha sonraki aşamada örgüte Salih Poyraz, Basri Doğan, Rufi Karabahtlı, Mümin Mustafa Beytullah, İsmet Mutlu, Erol Korkmaz, Üzeyir Ali Rufi, Galip Mehmet ve niceleri katıldılar.
Şimdiye kadar Ahmet Doğan’ın ismini hiç anmadınız. Ahmet Doğan ne zaman katıldı örgüte?
-Dobriç, stratejik olarak, sesimizi duyurmak için uygun bir merkez değildi. Çünkü Dobriç küçük bir yer ve nüfusun sadece % 25 Türklerden oluşuyordu. Örgütümüzün adı Bulgaristan’da Türk Milli Kurtuluş Hareketi olduğuna göre Necmettin Hak, ben ve Bahri Gürses toplanarak, örgütün faaliyetlerini bütün Bulgaristan’a yaymak ve örgütün merkezini de sesimizi yurtdışında daha çok duyurabileceğimiz Sofya, Filibe, Varna gibi büyük kentlere taşıma kararı aldık. Bu nedenle de büyük kentlerde oturan kendini geliştirmiş hısım akraba ve tanıdığımız Türklerle irtibata geçme kararı aldık. Kayınpederim ölmeden önce, bana, Sofya Üniversitesinde öğretim görevlisi olan Ahmet Doğan isimli bir akrabası olduğunu söylemişti. Kayınpederimin ölümünden sonra bende Mümin amcama (Zahit Öztürk, “Mümin amcam” derken eşi Rüveyda’nın amcasından bahsetmektedir ve sözlerinden anlaşıldığına göre, eşinin amcası Mümin Mustafa Beytullah’ a büyük sevgi ve saygı duymaktadır) giderek, Ahmet Doğan’ la ilgili olumlu bilgiler aldım ve bunu da bir toplantıda arkadaşlarımla paylaştım. Bu toplantıda Ahmet Doğan’a örgüte katılma teklifi için, bir heyet oluşturma kararı aldık. Necmettin Hak, ben ve Mümin amcam 1985 yılının Eylül ayında Sofya’ya gittik. Sofya’ya gittiğimizin birinci günü, Ahmet Doğan’ın oturduğu kiralık eve gittik, fakat kendisini bulamadık. Ertesi gün Üniversiteye gittik orada da yokmuş ve bize kendisini ancak BAN’ da ( Bulgaristan Bilimler Akademisi) bulabileceğimizi söylediler. Biz de BAN’ a giderek kendisini bulduk ve görüştük. Aramızdan kendisini sadece Mümin amcam tanıdığı için, ilk sohbete o başladı ve önemli bir iş için kendisiyle görüşmek istediğimizi belirtti. Ahmet Doğan’da birazdan ders vermeye gitmesi gerektiğini, fakat dersleri iptal edeceğini, BAN’ ın arkasındaki bahçede görüşebileceğimizi belirtti. Yarım saat sonra aynı bahçede görüştük. Kendisine örgüte katılma teklifini Necmettin Hak iletti ve Ahmet Doğan’da hemen kabul etti. Ahmet Doğan, Hareketin uluslar arası normlara uygun bir program ve tüzüğü olması gerektiğini ve ayrıntılı çalışmalar için Dobriç’ e “akraba” ziyaretine geleceğini söyledi. Gerçekten bir iki zaman sonra, Ahmet Doğan, Dobriç’ e geldi ve beni buldu. Ben de kendisini Necmettin Hak ve örgütteki diğer arkadaşlarla görüştürdüm. İlk katıldığı toplantıda Ahmet Doğan, 1985 yılında UNESCO toplantısında yapılan konuşmalarla ilgili bizi aydınlattı ve örgüt çalışması için birkaç arkadaşla Preslav’ a gittik ve daha sonra çeşitli köylerde de toplantılar yaptık…
Böylece Ahmet Doğan, altın gibi kariyerini riske atarak, Milli mücadeleye katılmış oldu. Ahmet Doğan’ın örgütün programını hazırlamasından sonra, rejime karşı beyanname dağıtma, seçim boykotu gibi faaliyetler hızlandı ve aynı programda “Silahsız savaş” slogan oldu. Çünkü elini kana bulaştıran, daha sonra siyaset yapamazdı.
Örgüt üyelerine yönelik ilk tutuklamalar ne zaman başladı ve ilk tutuklananlar kimler oldu?
-İlk olarak Halaçlı’ dan Dr. İbrahim tutuklandı, 11.06. 1986 tarihinde. Ertesi gün de Ahmet Doğan ve birkaç gün sonra da biz.
Çeşitli internet sitelerindeki yorumlarda Ahmet Doğan’ın ajan olduğunu ve örgütteki arkadaşlarını ele verdiği yazılmaktadır. Herkes tarafından merak edilen bir şeyi sormak istiyorum: Sizce Ahmet Doğan ajan mıdır ve arkadaşlarını ele vermiş olabilir mi?
–Ahmet Doğan gençlik yıllarında rejim yanlısı görünmüş olabilir, onu bilemem. Ancak 1985 yılında Türk Milli Kurtuluş Hareketine katıldıktan sonra, dava için hayatını ortaya koyarak çalıştı. Cezaevine girdikten sonra da Hareket için çeşitli çalışmalar yaptı, hatta Mayıs 1989 ayaklanması faaliyetlerini de o yönlendirdi. Ahmet Doğan, on sene sonrasını görebilen bir siyasetçidir. Daha 1985 yılında, en kısa zamanda komünist rejimlerin çökeceğini, haklarımızın iade edileceğini, Berlin duvarının yıkılacağını söylemişti.
Bizim tutuklanmamıza gelince…
Kurduğumuz Hareketin yüzlerce üyesi ve binlerce de sempatizanı vardı. Bu büyüklükteki bir örgütün gizli kalması olanaksızdı.
Siz Bulgaristan’da Türk Milli Kurtuluş Hareketi üyeleri yargılanarak 2 yıldan 12 yıla kadar çeşitli hapis cezaları aldınız. Belene’de yatanlar hiç yargılanmadı. Aranızdaki fark nedir?
– Şimdi Belene’ den söz açılmışken, belirtmek istiyorum. Belene bizim olayımızdan farklı bir şeydir. Birçok kişi Belene olayını yanlış biliyor. Belene’ de yatanlar, ilk yürüyüşlerde şehit düşenlerle birlikte, totaliter rejimin asimilasyon politikasına karşı ani karşılık veren kişilerdi, çoğu kahramandı ve çok acılar çektiler. Fakat bilinçli bir mücadele içinde ve örgütlü değillerdi. Otoriter rejim, halkı etkilemesinler diye pek çoğunu sorgulama gereği bile duymadan, apar topar ve yargılamadan Belene’ ye kapattı; zaten yürüyüş yaptılar ve rejime karşı konuştular diye adamları yargılayacak halleri yoktu.
Bizim mücadelemiz ise, bilinçli ve örgütlü bir mücadeleydi. Biz yüzlerce örgüt üyesi, tutuklandıktan sonra Sofya’da bulunan altıncı bölgede aylarca sorgulandık ve rejimi devirmek için örgüt kurmaktan yargılandık; Necmettin Hak 12, Ahmet Doğan 10, ben 9 yıl, Rufi Karabahtlı 8 v.s. toplam 18 kişilik lider kadrosu, 3 yıldan 12 yıla kadar çeşitli hapis cezaları aldık. Çeşitli cezaevlerinde yattıktan ve otoriter rejim yıkıldıktan sonra, çıkarılan genel af nedeniyle hepimiz birden 22.12. 1989 tarihinde serbest bırakıldık. Daha sonra 04.01.1990 tarihinde, Ahmet Doğan liderliğinde, aynı kadrolar ile şimdiki Hak ve Özgürlükler Hareketini kurduk…
(2009 yılındaki söyleşi, Durmuş Arda tarafından yapılmıştır)
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.