DOLAR 33,9008 0.03%
EURO 37,6352 -0.04%
ALTIN 2.809,880,81
BITCOIN 20549673.85691%
Kırklareli
27°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

21 Ekim, Kırcaali’nin Bayramı değil, Kara günüdür!

21 Ekim, Kırcaali’nin Bayramı değil, Kara günüdür!

ABONE OL
9 Eylül 2017 21:39
21 Ekim, Kırcaali’nin Bayramı değil, Kara günüdür!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

1912 yılındaki Balkan Savaşında, Yaver Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, Kırcaali’nin kuzeyinde Bulgar ordusuyla birkaç günlük kısa bir çarpışmanın ardından, Trakya cephesine çekildikten sonra…

21 Ekim günü, Bulgar ordusunun Kırcali’ ye girdiği gündür.

Buna dayanarak, Kırcaali Belediye meclisi, 26.09.1998 tarihli, 115 No’lu kararı ve 7 No’ lu protokolu ile, 21 Ekim’i, Kırcaali’nin günü ilan etmiştir. Yani Kırcaali’nin Bayramı…

Dönem, 1995- 1999 yılları arasında HÖH/D(p)S’den seçilmiş Belediye Başkanı olan Rasim Musa dönemidir… Yani 1984- 1989 yılarındaki Bulgaristan’daki Türklerin asimilasyonu döneminde, Türklerin evlerindeki buzdolaplarında kurban eti arayan aynı Rasim Musa… Yani şimdiki HÖH/D(p)S Kırcaali ombudsmanı..

Dönem, 1995-1999 yılları arasında HÖH/D(p)S’den Belediye sekreteri olan Raif Mustafa dönemidir. Yani 1984- 1989 yılarındaki Bulgaristan’daki Türklerin asimilasyonu döneminde, rejimin gizli servisi DS’nin kadrolu ajanı olan aynı Raif Mustafa…Yani 25 Ekim yerel seçimlerden sonra, yeniden HÖH/D(p)S Kırcaali Belediye Meclisi Başkanı olması beklenen Raif Mustafa…

Dönem, 1995-1999 yılları arasında HÖH/D(p)S’den seçilmiş Belediye meclis üyelerinin çoğunlukta olduğu dönem…

HÖH/D(p)S milletvekilleri Saliha Emin, Mustafa Ahmet ve Necmi Ali, eski DS subayı Raif Mustafa ve 1985-1989 yıllarında Türklerin evlerine baskınlar yaparak kurban etleri arayan Rasim Musa, Türkleri katledildiği günü kutluyorlar

2015 yılında, HÖH/D(p)S milletvekilleri Saliha Emin, Mustafa Ahmet ve Necmi Ali, eski DS subayı Raif Mustafa ve 1985-1989 yıllarında Türklerin evlerine baskınlar yaparak kurban etleri arayan Rasim Musa, Türklerin katledildiği günü seve seve kutluyorlar.

21 Ekim 2014 tarihindeki, “Kırcaali günü” kutlamalarında, HÖH/D(p)S’den seçilmiş Kırcaali Belediye Başkanı Hasan Aziz şöyle diyor:

“…Kırcaali ve Doğu Rodoplar bölgesine özgürlüğümüzü getiren kahramanların mertliğine ve fedakarlıklarına derin saygı duyuyorum. Nice seneler için, bu Bayram kutlu olsun!…” Yani 25 Ekim yerel seçimlerinden sonra, yeniden HÖH/D(p)S Kırcaali Belediye Başkanı seçilmesi beklenen Hasan Aziz…

Şimdi gelelim Kırcaali Belediye Başkanı Hasan Aziz’e “özgürlük” getiren “ mert” ve “fedakarlara…”  Yani Balkan Savaşındaki Bulgar ordusuna veya Bulgar çetecilerine, Türk asıllı bölge halkı nasıl bakıyor ve kuşaktan kuşağa neler aktarıyor:

Maalesef Kırcaali belediye başkanı Hasan Aziz, atalarının katillerinden övgüyle bahsetmeye devam ediyor

Maalesef Kırcaali belediye başkanı Hasan Aziz, atalarının katillerinden övgüyle bahsetmeye devam ediyor.

“Bulgar askerleri, Kırcaali’ye girdiklerinde, dağa ormana kaçıp saklanamayanların dışında, yakaladıkları tüm sivil Müslüman Türkleri- küçük yaştaki erkek çocuklarını dahil- potansiyel tehlike görüp, kılıçtan geçirmişler ve Arda nehrine dökmüşlerdir.”

“Bulgar askerleri,  Mastanlı’ya bağlı, Dambalı tepesi yakınlarında bulunan Suludağ köyünde, çevre köylerden de topladıkları yaşları 14’ü geçmeyen 18 çocuğu,

Solaklar köyünde, kuşaklarıyla birbirine bağlanarak, Bulgar askerlerince şehit edilen üç Türk'ten mezarının birisinin 13.10. 2015 tarihinde çekilen fotoğrafı.

Solaklar köyünde, kuşaklarıyla birbirine bağlanarak, Bulgar askerlerince şehit edilen üç Türk’ sivilin mezarının birisinin 13.10. 2015 tarihinde çekilen fotoğrafı.

bir samanlıkta diri diri yakmışlardır.”

Bulgar askerlerinin Mastanlı’dan geçtikten sonraki dönemde, A. Kostov isimli okul müfettişi, o zamanki Bulgaristan Eğitim Bakanlığına şöyle bir rapor göndermiştir:

“Koşukavak’tan Dardere’ye giderken, Koşukavak’a bağlı tamamen Türklerden oluşan, geniş bir alana dağınık 400 evden oluşan Mastanlı köyünden geçiliyor. Burada 52 ev yakılmıştır…”

Yine kuşaktan kuşağa aktarılanlara göre, “Salmanlı köyü yakınlarında, şimdiki “Emona” gemi restoranın olduğu yakın bir yerde, onlarca sivil Türk katledilmiştir. Hatta 10-12 yaşlarındaki bir Türk çocuğunun yüzüne bakarak ateş edemeyen “vicdanlı” bir Bulgar askeri, çocuğa “kaç” diyor ve arkasından ateş ederek öldürüyor…”

“Çamdere köyünde, Bulgar askerlerinin geleceğini öğrenen Türkler, tüm yetişkin kızları ve erkek çocuklarını dağa ormana kaçırıyorlar. Bir anne ise, 8-10 yaşlarındaki erkek çocuğunu yanından ayırmaya kıyamıyor ve kız çocuğu zannedilsin diye ona fıstan giydiriyor, yani etek giydiriyor. Fakat Bulgar askerleri, çocuğun kız olmadığını nasılsa anlıyorlar ve çocuğu annesinin koynundan alıp, bir samanlığa kapatıyorlar, samanlığı da ateşe veriyorlar. Çocuk samanlıktan çıkıp kaçmaya çalışıyor, fakat yeniden yakalanıp ateşe atılıyor…”

“Bulgar askerleri Solaklar köyünde üç ayrı yerde 10 sivil kişiyi şehit ediyorlar; iki yerde üçer, bir yerde de dört kişi…”

“Bulgar askerlerince, Tosçalı köyünde de 8 sivili şehit ediliyor…”

” Bulgar askerleri, Ramköy’ de 7 sivili katlediyor…”

“Bulgar askerleri, Çandır köyünde bir Türk’ün derisini canlı canlı yüzüyorlar. Ormana saklanmış olan eşi ve çocuklarının ise, diri diri derisi yüzülen adamın bağrışlarını ve çağırışlarını  duyarken içleri gidiyor…”

Her köyde şehit edilenleri, burada yazmak imkansız, bu ancak bir kitaba sığar…

Ancak Kırcaali bölgesindeki köylerin çıkışında, Balkan savaşında öldürülen sivillerden oluşan şehit mezarları olmayan Türk köyü neredeyse yok gibi…

İridere HÖH/D(p)S Belediye Başkanı Resmi Murat'ın babasının köyü olan Solaklar'da Bulgarlarca şehit edilen sivillerin bakımsız mezarları.

İşin garibi, her sene bu şehitler için okutulan mevlitlerde,  HÖH/D(p)S milletvekilleri olsun, belediye başkanları olsun, veya parti önderleri olsun ön saflarda yer alıyor, hatta bazı yerlerde  mevlit masraflarını da karşılıyorlar…

Amerikalı ünlü tarihçi Justin McCarthy  ” Ölüm ve Sürgün” adlı eserinde, Balkan Savaşında Bulgaristan’ın işgal ettiği topraklardan 148 bin Türk’ün veya Müslüman’ın göçe zorlanıp kovulduğunu, binlercesinin açlıktan, soğuktan öldüğünü veya öldürüldüğünü yazmaktadır…

Hatta 1984-1989 asimilasyonu, 1989 zorunlu göçü de, 21 Ekim işgal zihniyetinin sonucudur…

21 Ekim günü, Kırcaali’nin yas günü olması gerekirken…  Her nedense Kırcaali’nin Bayramı yapılıyor…

Dünyada bunun bir örneği yoktur! İşgalin, insan katliamının, zorunlu göçün, sömürünün bayramı…

Totaliter rejim dahi, 95 senedir Bulgar asıllıların cüret edemediğini, sözde “Türk asıllılar” cüret edebiliyor…

Hangi akılla, hangi mantıkla, hangi vicdanla?…

 

Durmuş Arda

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.