Yılbaşından önce, Türkiye çıkarlarına hizmet ettiği gerekçesiyle HÖH/D(p)S başkanlığından ve partiden ihraç edilen Lütfi Mestan’ın yerine atanan üçlü eşbaşkan, gittikleri yerlerde artık açık açık sözlerine şöyle başlıyorlar:
“ Fahri başkanımız Dr. Ahmed Dogan’dan selamlar getirdik…”
Bulgaristan’da doğan kelimesi, asimilasyona uğramış ve “dogan” olmuş…
Bulgaristan’da yaşayan Türklerin % 90’ı da “doğan” kelimesini, “dogan” olarak kullanıyor…
Dönelim konumuza…
HÖH/D(p)S, 90’lı senelerin başında bir DS projesi olarak Bulgaristan’ da yaşayan Türklerin başına getirildikten sonra:
Yine aynı yıllarda, yürüyüşler yaparak hak arayan Türkleri ve Müslümanları, “ ben sizin haklarınızı parlamentoda arayacağım” diyerek sokaklardan çekerken…
1993 yılından beri Türkçe ders kitapları bastırmazken…
90’lı senelerin başında 100 bin çocuk Türkçe öğrenim görürken, şimdilerde bu sayıyı 6 binlere indirirken…
Kırcaali, Şumnu, Razgrad, Eskicuma, Mastanlı, Koşukavak, İridere gibi, Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelerde tek bir Türk çocuğuna Türkçe öğrenim verdirmezken…
Türk ve Müslüman aydınları saf dışı bırakırken…
Asimile olmak istemeyenleri, ekonomik olarak çökertilip göçe zorlarken…
Bulgaristan’daki Müslümanların, yani Müftülüklerin yönetimini çift başlı yaparken…
90’ lı senelerde camiler dolup taşarken, şimdilerde Cuma namazına giden Müslüman erkeklerin oranını % 2’ lere düşürme başarısını gösterirken…
1984-1989 yıllarındaki Türklerin asimilasyonu sırsında cami önlerinde nöbet tutanları, Türkçe konuşanlara ceza kesenleri, Türkleri Belene gibi işkence kamplarına gönderenleri, eski DS ajanlarını, yani zulmün bir parçası olanları, HÖH/D(p)S saflarında siyaset yaptırırken; milletvekili, belediye başkanı vs yaparken…
Çocuklarıyla dahi Türkçe konuşmayanları, HÖH/D(p)S üst kadrolarına getirilmesi için öncelik tanırken…
Ahmed Dogan, – bizlere ve görev aldığı kişilere- Bulgaristan’da yaşayan Türkleri, Hıristiyan- Slav kültüründe ne kadar bütünleştirdiği “selamını” gönderiyordu.
En son gönderdiği selamda ise, “Sayın Mestan’ın deklarasyonu bir gaftır( Türkiye tarafından düşürülen Rus uçağından sonra, Türkiye tezlerini savunan Lütfi Mestan’ suçluyor ve daha sonra parti başkanlığından azlediyor). Pentagonun görüşü yok, NATO’ nun görüşü yok. Üstelik bir Bulgar bu konuda çok duyarlıdır. Kaygısının gücü, tarihteki arketipten geliyor…” diyor.
Arketip, Yunaca “ arkhetypos” kelimesinden gelir; sözlüklere göre kalıp, şablon anlamındadır. “İlk tip şeklinde ifade edilen arketipler gerçekte insan kültürünü oluşturan yapı taşlarıdır. İnsanlar uzun dönemler boyunca karşılaştığı benzer olayları bir süre sonra belli davranış kalıplarına oturtmuş ve bu kalıpları kuşaklar boyunca aktarması.”
Burada Ahmed Dogan, selamını bir etnik Bulgar olarak gönderiyor. Yani Bulgaristan resmi tarihinin dayatmasıyla oluşan arketipte, “Türkler kötü, Ruslar iyi” oluyor. Oysa bir etnik Türk’ün arketipinde, Rusya, sivil Türklerin ölümü, sürgünü, asimilasyonu demektir.
Ahmet Dogan inciler dökmeye devam ediyor:
“’Kolektif bilinç’ kavramını, mecazen kullanıyoruz. Fakat ‘Kolektif bilincin’ duyu, algı, değerlendirme, beklenti olarak özel sistemi vardır… Etnolojide toplumun nabzını ölçen ‘morfik rezonans’ diye ilginç bir terim vardır. İşte konuşmadan ben sizi hissediyorum, sizin de beni hissettiğinizden eminim. Morfik rezonans, bilinçaltından telepati yoluyla konuşmadan bilgi vermek demektir. İddia edebilirim ki, benim bu bilgi için açık kapılarım var, bunun için şaka yapmıyorum.” (burada Bulgarca “ne se eybavam” diye argo bir deyim kullanıyor, yani yavşaklık yapmıyorum, ciddiyim anlamında)
Peki, nedir bu morfik rezonans?
Kedi ve köpeklerlerin sahipleri ile aralarında olan bir tür telepatik ilişki…
Deney farelerin belli bir labirentte yollarını bulmayı öğrendiklerinde, başka bir yerdeki farelerin de bu işi daha kolay yapabilmeleri…
Bir adada kumlu patatesleri yıkamasını öğrenen maymunların sayısı yüzü geçtiğinde, başka bir adada bulunan maymunların da aynı şekilde patates yıkaması…
İngiltere’de belirli bir alanda yaşayan kuşların, evlerin önlerine bırakılan süt şişelerinin kapaklarını delerek ve geriye doğru çekerek sütü içmeleri, aynı yöntemi daha sonra Hollanda, Danimarka, İsveç gibi ülkelerde yaşayan kuşların da kullanması…
Rüyada görülen bir şeyin gerçekte de görülmesi gibi süreçleri, İngiliz biyolog Rupert Sheldrake, morfik rezonans olarak tanımlıyor. Yani morfik rezonans, sadece bir teoridir.
Anlaşılan Ahmed Dogan, “İşte konuşmadan ben sizi hissediyorum, sizin de beni hissettiğinizden eminim” derken, kendisini HÖH/D(p)S’nin sahibi olarak görüyor ve aynı partinin üst yöneticilerini de kedi, köpek olarak görüyor.
Fakat Ahmed Dogan’ın da sahibi Rusya menşeli olduğu anlaşılıyor… Fakat sahibinden emirleri, konuşmadan telepatiyle, yani morfik rezonans yöntemiyle aldığını düşünen yok…
Bilindiği gibi, 2009 yılında, Bulgaristan’daki eski rejimin gestaposu sayılan DS dosyalarının açıldığında, Ahmed Dogan’ın eski DS ajanı olduğu açıklanmıştı, bazıları ise KGB ajanı da olduğunu iddia etmişlerdi. Kendisi ve HÖH/D(p)S, DS’nin en başarılı projelerinden birisi olduğu da bilinmektedir.
HÖH/D(p)S, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin gizli asimilasyonunun devamı projesidir.
Ne yazık ki, Türkiye’deki hükümetleri etki altına alan Ankara bürokrasisi, BAL- GÖÇ Federasyonu, Balkan Rumeli Göçmenleri Konfederasyonu, bazı göçmen dernekleri, Rumeli tv, Tek Rumeli tv, Türkiye’de milliyetçiliği geçim kaynağı yapanlar, sözde Atatürkçüler, DS’nin Türkiye uzantılarıyla ve Bulgaristan derin devletiyle birlikte, Bulgaristan’ da yaşayan Türklere “Bölünmeyin!” diyerek ve Türkleri tek partiye mahkum ederek, senelerdir bir Bulgaristan derin devleti projesi olan HÖH/D(p)S’yi desteklediler ve bu partinin büyüyüp palazlanmasına neden oldular.
Ahmed Dogan, daha önceleri de ince ince selamlar gönderiyordu, fakat birileri her nedense anlamazdan geliyordu…
Ya Ahmed Doğan’ın en son “ne se eybavam’ lı selamı…
Durmuş Arda
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.