Bir yerlerden düğmeye basıldı ve her nedense 4-5 aydır Bulgaristan’da yaşayan Müslümanlara aşırı baskı yapılmaya başlandı.
Bu baskılar, 09. 2015 tarihinde Sofya Temyiz Mahkemesinin siyasi bir kararla, 12.02. 2011 yılında Bulgaristan Milli Müslümanlarının Olağanüstü Genel Kurulunda Başmüftü seçilmiş olan Mustafa Aliş Hacı’ nın, Yüksek İslam Şurası Başkanı seçilmiş olan Vedat Ahmet’in ve aynı kurulda alınmış olan diğer tüm kararları, – daha üst mahkemeye(Yargıtay) temyiz edilme hakkı olmak üzere – geçersiz saymasıyla başlamıştır.
Hele yılbaşından önce, Lütfi Mestan’ın, Türkiye yanlısı politikalar izlediği gerekçesiyle HÖH/D(p)S başkanlığından azledilmesiyle ve aynı partiden atılmasıyla, Bulgaristan’daki Müslümanlara karşı baskılar had sayfaya ulaşmıştır.
Mestan olayından sonra, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov’ dan tutun da, eski rejimin gestaposu sayılan DS ajanı bozuntularına kadar, bir çok kişi, Bulgaristan’daki Müslümanları topa tutmaya başladı.
Örmeğin Başbakan Borisov, “Hıristiyan din adamlarının nerede din eğitimi aldıklarını biliyoruz, Bulgaristan’daki Müslüman din adamlarının ise nerede eğitim aldıklarını bilmiyoruz” gibi bir şeyler geveledi.
Kiliseye(Sveti Sedmoçislenitsi) çevrilen Kara camiin restprsyonu için kaynak sorunu çıkmıyor
Oysa Bulgaristan’daki daha önceki hükümetler ve şimdiki hükümet, Hıristiyan mabetleri için milyonlarca Leva harcarken, camilere göstermelik birkaç yüz Leva ayırmaktadırlar. Örneğin geçen sene Bulgaristan bütçesinden Hıristiyan mabetlerine 4,2 milyon Leva verilirken, camilerin restorasyonu için sadece 360 bin Leva verilmiştir. Sofya’da kiliseye( Sveti Sedmoçislenitsi) çevrilen Kara camii ve Arkeoloji müzesine çevrilen Büyük Camii restorasyonu senelerdir Bulgaristan bütçesinden karşılanırken, senelerdir perişan haldeki, çatlaklarla dolu Sofya’da tek ibadete açık olan Seyfullah Efendi veya halk arasında Hamambaşı camisi olarak bilinen caminin restorasyonu için her nedense Bulgaristan bütçesinde para kalmıyor. Üstelik bu cami zarar görsün diye bir kaç metre yakınına tramvay yolu yapılıyor ve bu caminin revak altı ise kaldırım yoluna çevriliyor.
Bir fırsatını bulsalar, tüm camileri ve Müslüman vakıf mallarını gasp edecekler; Kırcaali medresesi, Eskizağra camisi, Karlova camisi ve diğer Müslüman vakıf mallarını gasp ettikleri gibi…
Arkeoloji müzesine çevrilen Büyük camiin restorasyonu için de kaynak sorunu yok
Bereket Sofya’daki tek caminin restorasyonunu, birkaç sene önce, Türkiye Başbakanlığına bağlı Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı(TİKA) üstleniyor. Yoksa yıkılıp gidecek…
Sofya’daki tek caminin restorasyonu için her nedense kaynak bulunamıyor. Fakat birileri, bu caminin revak altını kaldırım yolu yapılmasında sakınca görmüyor, kolonlarının birisinin 50 cm yakınından motorlu araçlar geçiyor…
Yine örneğin Hıristiyan din adamları eğitimi için Bulgaristan bütçesinden milyonlarca Leva harcanırken, aynı bütçeden Müslüman din adamlarının eğitimi için hiçbir harcama yapılmıyor; Mastanlı, Şumnu, Rusçuk’ta bulunan İmam Hatip Liselerinin ve Sofya’da bulunan Yüksek İslam Enstitüsünün tüm masraflarını Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı tarafindan karşılanıyor.
Bulgaristan’da yaşayan Türklere en ağır asimilasyon politikaları uygulandığı dönem olan 1984- 1989 yıllarında, ezanın susturulduğu, camilerin kapatıldığı, gençlerin camilere sokulmadığı dönem olan 1986 yılında Kırcaali Müftüsü ve 1989 yılında da Bulgaristan Müslümanları Başmüftüsü olarak atanan eski DS subayı Nedim Gencev ise, kendisi Bulgaristan’da yaşayan Müslümanların yasal Başmüftüsü olduğunu, Mustafa Aliş Hacı’ nın Başmüftü olarak Türkiye tarafından atandığını beyan ediyor.
Nedim Gencev, Bulgaristan’daki camileri, Türkiye’den getirilen din adamlarının yönettiğini iddia etmektedir; bunların sayısını bazı basın organlarına 45, bazılarına 70, bazılarına ise 95 kişi olarak vermektedir.
Oysa Bulgaristan’daki resmi açıklamalara göre, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ile Bulgaristan Bakanlar Kuruluna bağlı olan Din İşleri Başkanlığı arasında yapılan anlaşma gereği, Bulgaristan’daki camilerde Türkiye’den sadece 16 din adamı görev almaktadır. Buna karşılık, Türkiye’deki Bulgar kiliselerinde de, Bulgaristan’dan giden papazlar görev almaktadır.(Herkes şunu bilmeli ki, Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı devletinin devamıdır ve dolayısıyla 1878 uluslarararası Berlin antlaşmasının ve 1913 tarihinde Bulgaristan ile yapılan İstanbul antlaşmasının, yine Bulgaristan ile yapılan 1925 Ankara antlaşmasının tarafıdır. Bu anlaşmaların hepsinde, Bulgaristan’da yaşayan Müslümanların dini eğitim hakları ve malvarlıkları garanti altına alınmıştır. Türkiye, Bulgaristan’ daki Müslümanların haklarını gözetmezse, kendi uluslararası varlığını yok etmiş olur.)
Yine eski DS ajanı bozuntuları, Bulgaristan televizyonlarına çıkıp, “Bulgaristan İslamlaşıyor” diyerek felaket tellallığı yapıyorlar.
Oysa Bulgaristan’da Cuma namazına giden Müslüman erkeklerin oranı dahi % 2’yi geçmiyor. Örneğin 500 kişilik Kırcaali merkezdeki tek camiye, Cuma namazını kılmak için 350- 400 kişi ancak geliyor. Oysa Kırcaali merkezde ve Cuma namazı kıldıracak imam olmayan civar köylerde 20 binden fazla Müslüman erkek yaşamaktadır. Üstelik Kırcaali camisinde Cuma namazı kılanların bir kısmı ise Türkiye’den misafirdir.
Bulgaristan İslamlaşmıyor, tam tersi, Bulgaristan’daki Müslümanlar Hıristiyanlaşıyor. Örneğin Kırcaali merkezdeki dört kilise papazından ikisi Müslümandan dönmedir; Bunların birisi papaz Petır Garena ismini aşmış, diğeri ise Boyan Sarıev. Hatta sonuncusu, kendisi gibi Pomak Müslümanları Hıristiyanlaştırmak için misyoner faaliyetleri yürütmektedir. Bunda da hayli başarılıdır…
Buna rağmen, birileri düğmeye basmış, Bulgaristan’daki Müslümanlığı tamamen bitirme kararı almışlar gibi görünüyor.
Ancak Mustafa Aliş Hacı’ nın yeniden Başmüftü, Vedat Ahmat’in yeniden Yüksek İslam Şurası Başkanı seçildiği, 24.01.2016 tarihinde Sofya’da yapılan Bulgaristan Müslümanları Olağan Genel Kurunda, Bulgaristan’da yaşayan Müslümanların bu baskılara boyun eğmemekte kararlı oldukları görülüyor.
Müslüman din adamları bu Genel Kurulunda, siyasi kararlar veren mahkemelere, eski rejimin Başfüftüsü Nedim Gencev’e, siyaset yoluyla Başmüftülüğü ele geçirmeye çalışanlara meydan okudular.
HÖH/D(p)S militanı gibi çalışmaya devam eden kara cüppeli Fikri Sali’ye(sağda) hiçbir din adamlığı görevi verilmedi
Örneğin HÖH/D(p)S fiili başkanı sayılan Deyan Peevski’nin sahibi olduğu basın organlarındaki karamalara rağmen…Müslümanlar arasına nifak sokmaya çalışanlar, eskiden atama yoluyla Başmüftülük yapmış, Mestan olayından sonra dahi HÖH/D(p)S militanı olarak çalışmaya devam eden, kara cüppesiyle meşhur Fikri Sali gibilerine, hiçbir din adamlığı görevi verilmedi.
Nihayet Bulgaristan’da yaşayan Müslümanların çoğu, bu topraklarda Müslümanlığın yaşatılması için politize olmamaları gerektiğini anlamışlar gibi görünüyor.
Bulgaristan’da 1300 civarında cami encümenlikleri vardır. Cemaat olmadığı için bunların bir kısmı faaliyetlerini durdurmuştur. Genel Kurul öncesi, 1177 cami encümenliğinde seçim yapılmıştır.
Hatırlatmak isterim ki, Genel Kurulun yapıldığı gün Sofya’da dereceler – 20’ yi gösteriyordu, Kuzey Bulgaristan’ın bazı bölgelerinde ise -28 dereceydi. Bazı cami encümenliklerinin hava şartlarından dolayı delege gönderememesine rağmen, Bulgaristan Müslümanları Olağan Genel Kuruluna 977 delege katılmıştır.
Görüldüğü gibi, baskılara rağmen Bulgaristan’da yaşayan Müslümanlar, birlik beraberlik içinde direnmeye devam ediyor. Gerek kudretli başbakanlar olsun, gerek Sofya mahkemelerinin siyasi kararları olsun, gerek eski DS ajanı bozuntusu Nedim Gencev’in ayak oyunları olsun…
En son Bulgaristan Müslümanları Olağan Genel Kurulunda gösterilen karalılık karşısında, hiçbir güç duramaz!
Yorum: Durmuş Arda
News
