Geçen hafta ALTAY Derneği’nin Kırccali’de miting yapacağı haberini arda-tuna. com sitesinde yayımladıktan sonra, aynı haberin Facebook paylaşımlarının altındaki yorumlarda iki ismin bu mitinge karşı yorumları dikkat çekiyordu; bunların birisi eski rejim propagandacısı Seid Kerimov’un kızı Seher ve kız kardeşi Gülten…
Seher Kerim şöyle tepki göstermiş:
“Belçika, Fransa gibi devletlerde , terorist olaylarında, böyle boyutta tepki gösterilmedi de , şimdi nerden nereye Kircalide miting düzenleniyor?! Sakın üstüme “sen Türk değilmisin ” diye yürümeğim – herkes gibi benim de içim kan ağlıyor TC de olan bitenlere. Ahmed Kelech e katılıyorum – TC de, yoğunlukla bg.türklerin bulunduğu bölgelerde – tamam, fakat Kırcalide böyle bir miting sadece “suları bulandırır “
Benim yazılarımın altına sık sık “ Hep Bulgaristan’ı kötülüyorsun, Seid Kerimov gibi güzel yazılar niye yazmıyorsun?” gibi yorumlar yapan Gulten Ahmed Kerimova Mahmudov ise şöyle tepki göstermiş:
“D. aRDAYA SADECE GULDUM…….. hEM DE CHOOOOOOKKKKKKK….kATLANARAK.. dEMOKRASI ANLAYISHINA BRAVO!! TR–de Fashizm yok… hep demokrasi varmish…… A. Menderes HERHALDE demokrasi Turkiyem”de asilmadi…. Herhalde onca AYDINLARIMIZ OLDURULMEDI** HERHALDE sivasHOTELINDE YANANLAR demokrasi TR—de yanmadi. v.s v.s. Acaba Gulten mi DEMOKRASIYI YALNISH ALGILIYOR….”
Bu Seid Kerimov’un iki yakınına benim cevabım ise şöyle oldu:
“Evet Gülten Kerimova, demokrasiyi yanlış algılıyorsun. Senin ağabeyin Seid Kerimov’da öyleydi.
Kendisini “gazeteci” zannediyordu, fakat Jivkov rejiminin propagandacısı olmaktan başka bir şey olamadı.
Kendi Türkçe yazılar yazdığı gazetesi kapatılırken, Türkçe dersi yasaklanırken, Türklere baskı yapılırken, Türkler sömürülürken hiç ama hiç sesini çıkartmadı. Çünkü o bir rejim propagandacısıydı…
Örneğin 1984-1989 yıllarında Bulgaristan’daki Türklerin isimleri zorla değiştirilirken, o, “ Bılgarite s tursko- arapski imena dobrovolno si smenyavat imenata” gibilerinden bir şeyler yazardı. Yani “Türk- Arap isimli Bulgarlar, isimlerinin gönüllü değiştiriyor” diye… Bilindiği gibi, aynı dönemde Türklerin %99’u düğün dernek yapmazken, o, bir Türk’ün düğün yaptığını tespit eder ve “Bılgarite s vızrodeni imena pravyat veseli svadbi” gibilerinden bir şeyler yazardı. Yani “ Soyuna dönen Bulgarlar(isimleri değiştirilen Türkler), neşeli düğünler yapıyor” diye… Meraklısı için Seid Kerimov hakkında, arşivlerden bunun gibi daha binlerce örnek çıkartılabilir.
Ancak Gülten Kerimova’nın da kimi örnek aldığı ortada…
Bulgaristan’daki Türklerin hakları gasp edilirken, 1993 yılından beri Türkçe ders kitapları basılmazken, Türkler sömürü halkı gibi görülürken, her türlü diskriminasyona uğrarken, Gülten Kerimova’da, tıpkı Seid Kerimov gibi, Bulgaristan’da her şeyin güllük gülistanlık olduğunu söylüyor.
Hainlik genetik bir şey değildir, fakat insanı ortam yaratıyor. Hain ortamında yetişenlerin kaderi bu olsa gerek…
Ne diyelim…
Allah ıslah etsin!”
Bu yazımdan sonra Seher Kerim hayli alınmış olacak ki, daha sonra silme gereği duyduğu, bana hitaben şu uzun yazıyı döktürmüş:
“Durmuş Arda , işte benim cevabım. Yorumunuzu beklemiyorum , yazsanız da okumam. Ağız düellosuna hiç gelmem. Aile durumunuzu bilmiyorum , benden size dileğim – Allah size Said Kerim gibi evlat nasip etsin./ Yazıyı bir solukta yazdım- umarım kendimi anlatabildim . Geri dönüp “korige” etmeye niyetim yok , fazladan Zaman ayırdım size . ####”Bırak, uğraşma – muhattap bile olma”çınlıyor kulamda sesin … Ve hemen ardından ikimiz kapışıyor, seslerimiz karşılıklı yükseliyor ve “haddini bil”diyerek gözümün içine bakman …Babam….Acıyor , yüreğim ağlıyor be Babam. Defalarca, özelden senin Hakkı’nda bana yazıldı – “kabadayılığını” sahte profilden girip ihanet yağdırıp gösterdiler, ben onlara “dantel etekli pezevenk” diye cevab verdim hep… Ama bak , bu sefer ise senin meslektaşın , ruhunu anma ihtiyacını duymuş… Seni bizden başka en iyi tanıyanlardan kesilmiş, biliyormusun Baba- yakıştıramadım… Seni “hain” olarak hitab ediyor. Suçlamalarda bulunuyor… Ben soruyorum ki ona – kaç Türk Beleneye gönderildi ve geride kalanlar çakma hain mi oldu şimdi ?! Bize “dışarıda Türkçe konuşmayın” derdin – kendin konuşurken “niye baba” sorduğumuzda – kendinizi savunamassınız derdin ve yine ikimizin arasında sesler yükselirdi…. Anlatmazdın ki , hep gizemliydin- sen benim okuluma bile gelmezdin Baba… Diğer “arkadaşların” boş kafalı çocukları için ismini kullanıp hep yardımcı oldun- bize gelince “okumayana iş dolu, ekmek parası nasıl çıkıyor git görün, sokma akıl olmaz” derdin anneme- bizler dinler ve kafaya birşeyler sokmayı cabalayırdık. ….cesur , Türklüğüne sadık abimizi Beleneye tıktıklarında, evde küçük çocuklarınla yalnız kalmış ablamıza sahip çıktın, yine biz baka kaldık, çünkü böyle ilgi senden görmeye alışık değildik. Hani çocuk çok dostları vardıya o ailenin – ilaç sıkılmiş ve sİkİlmİş sinek gibi toz duman olup kayboldular…. Yıllar sonra dosielerimde muhbir/ доносник/olduğu çıktı… Senin meslektaşin geriye gidip , isimleri değiştirme günlerine götürdü beni. Kendisine , sen ismini değiştirmedin mi diye soru sormuyorum – benim için daha önemli olan başka konu var Baba. Bir bilsen neler neler oluyor bu ülkede … Şimdi bile bile bulgar isimler alıyorlar Baba- dışarıda işleri iyi gitsin diye… Kendi kelepiri için 5-10 levaya ana avrat sayanı da var, dört duvar – iki tuğla keremid için kardeş arasında rezillikler… A bak ,unutacaktım – “sevenlerin “de varmış Baba. Senin ismin unutulmasın diye kitap yazmak istiyen de çıktı , fakat fiyatta anlaşamadık ve sonra beni siktirip etti gitti…. Sen konuşmazdın fazla , zaten aramızda çatişmalar bu yüzündendi genelde.. Başkası anlattı, sana sordum ve sen konuyu kapatın- Yıl ’90-91 -parti toplantısında seni herkesin önüne çıkarıp parti biletini bırakmanı istenmiş . Nedeni – iki kızına da örnek olmadığın için ve kızların Bulgaristan’ı terkettikleri için … Ve sen parti biletini yırtıp “benim hayallerimde olan ideoloji bu değil “diyerek parti biletini yırtıp yüzlerine atığını. Sen benim gittiğimi bile görmedin ki … ’89 da gidenlere sessiz kaldın ,geri dönenlere aynı … Biliyorum, sen hep bizi düşündün , anlattıramadığın birşeyler vardı “Konuşsana Ada’m” bağırdığımda – “haddini bil” defin hep bana … Bak , şimdi yazıyorum , sence haddimi mi aşıyorum … Ben senin kızının baba ! Aramızda olaylı konuşsak ta , ben senden çok şey öğrendim – sığırını açma , gerçek dostu ayırabilmek ve s. – ve benim için en başta gelen – inandığının ne olursa olsun- – sonuna kadar ona sadık kal…Seninle burada vedalaşacağımın aklımın ucuna asla gelmezdi…ansızdan gittin, konuşulacak daha çok şeyler vardı Baba. Sana son olarak yazıcağım- tekrar Dünyaya gelme imkan olsaydı, yine senin kızın gibi gelmek isterdim.. Ve sen kızınla gurur duy Baba , ben hep o “deli” fakat adaletli kızınım. Hakkı’nı helal et Babam…./Serçem derdin bana/”
Seid Kerimov’un “serçesi” Seher’in yazısı
Seid Kerimov ve “serçesi” hakkında daha fazla yazmak istemiyorum. Çünkü baba kızın ne şartlarda yaşadıklarını bir Allah bilir, bir kendileri…
Ancak önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, tüm araştırmalara göre, totaliter rejimlere hizmet eden ajanların hepsi, akrabalarına karşı sevecen, şefkatli davrandıkları için birer iyilik meleği olarak görünürlermiş.
Milyonlarca insanı ölüme götüren Nazi Almanya’sının Hitler’den sonraki ikinci adamı Heinrich Himmler’de, -yeğenlerinin yayınladığı bir kitaba göre – en yakın akrabalarına sevgi ve saygıyla yaklaşıyormuş.
Belki 1984-1989 yıllarında aralarına 17 aylık bir bebek ve 15 yaşında bir çocuk da olmak üzere, onlarca Türk’ü katledenler de yakınlarına karşı sevgi ve saygıyla yaklaşmışlardır.
İktidardan düştükten sonra öğrendik ki, dönemin diktatörü Jivkov’ da torunları tarafından sevilip sayılıyormuş…
Durmuş Arda
News
