Yıl 2016… Bir çocuk doğdu.
Adını DOST koydular.
Yaşı bile dolmadı henüz. Daha bir bebe gibi… Minnacık, mavi gözlü, cıvıl cıvıl…
Öyle bir bakışı da var ki… Korkutuyor bazılarını. Bu çocuğun büyümesinden korkuyorlar. Maşallah iyi de gelişiyor, sağlıklı da. Bazılarını korkutan da bu aslında… Daha doğmadan düşük olması için dua edenler de yok değildi… Duanın, büyünün de bazen işe yaramadığını gördüler artık.
Çocuk her geçen gün büyüyor. Korkanlar da hep elleri uzun olanlar, karanlığı sevenler. Bakar mısınız şu dünyanın işine? Küçücük bir çocuk, 25-26 yaşındaki kendilerine göre “bize bir şey olmazcılar” öyle bir strese soktu ki… Uykuları kaçtı. Köy köy, kasaba kasaba dolaşmaya başladılar. Kendi aralarında da imza karşılığı hırsızlığa, yolsuzluğa, tehditkârlığa, baskıya, işten kovmalara, görevden almalara devam etme kararı alınıyor ve bunun için de ant içiyorlar.
Ancak bu yeni doğan bebek de yaşamak istiyor. Bu güneşin altında herkese yer var içgüdüsüyle hareket ediyor, anlamıyorlar çocuğu. İnat da kendisi, Hayata sıkı sıkı sarılmak istiyor. “Benim yolum doğru yol” deyip duruyor.
Ne mahkemesi, ne “patriotu”, ne sarayı, ne fahrisi, ne asalı,ne azizi, ne kabadayısı geçmiyor…Tekelciler, vatandaşın oyuna, iradesine el koyanlar, bir an küçücük bebekten korktular ve durakladılar. Korkularının da tek nedeni var: Hesap vermek.
Neyin mi hesabı?
Hırsızlığın, yolsuzluğun hesabı, seçmenine ihanet etmenin hesabı, baskının hesabı, yoksulluğun hesabı. “Bizi niçin aç, sefil bıraktın? “ diye sormaya geliyor o küçük çocuk. O küçük çocuk bunların hesabını soracak! Ezberledikleri o kalıplaşmış, “Ne yapalım, görüyorsunuz Bulgaristan’ın durumu ortada işte” cevabı da yutturamayacaklar.
Hadi oradan, siz Bulgaristan’ da değil misiniz? Sizin sahibiniz, patronunuz, size halkın parasını çalmayı öğretti. Çünkü devletin parası yoktur ve olmaz. Yıllar öncesi sizlere “para kazanmayı öğrenin” derken, söylemek istediği çalmayı öğrenin demekti. Doğru değil mi ama?… Siz de vakit kaybetmeden hemen dersinizi perfekt(mükemmel) öğreniverdiniz ve artık duramıyorsunuz. “Alışmış kudurmuştan beterdir” derler ya…
Bütün bunları yaparken de ne mevlit bırakırsınız, ne iftar, ne namaz… Bizim çocuk böylelerini de hemen çözdü. Hep de en önde saf tutarsınız. Burada da başarınız inkâr edilemez. Başarı başarıdır, kaynağı ve yöntemi ne olursa olsun.
Fakat bizim laf dinlemez çocuk öyle düşünmüyor!
O da başarmak istiyor, fakat farklı yöntemlerle. O da hedeflerine ulaşmak istiyor. Bunun da zor olduğunu biliyor.
Hedefe ne kadar zor ulaşırsa… Başarının o kadar önemli ve değerli olacağını da biliyor!
Mehmet Hoca- DOST Partisi Genel Başkan Yardımcısı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.