(hiciv)
Şu delikler var ya, son zamanlarda epeyce kafamı karıştırmaya başladılar. Yollarda delik, pantolonlarda delik, dişsiz ağızlarda delik…
Hele köy yollarına bir çıktığınızda, sanki sağ sola havadan küçüklü büyüklü onlarca, binlerce delik yağmış, zannedersiniz.
Delikler, sadece delikliği ile kalsa…
Milletin de Allah’ına canına tak dediler. İnsancıklar, habire sokaklara, yollara dökülüyorlar:
“Ne olur, bizi bu deliklerden kurtarın!”
“Bizi deliklerden kurtarmazsanız, çoluk çocuk, karı kızan yollara düşeceğiz!”
“Delikli yolları traktörlere, kombaynlara(biçerdöverlere) da kapatacağız!.
Ah, şu zavallı sürücüleri bir görün, yollarda şoför değiller, adeta birer canbaz. Delikler içine düşmemek için ne oyunlar, ne zıplamalar icat ediyorlar.
Sonra, delikler o denli çoğaldı ki, sadece yollarda olsalar, elimizi, yüzümüze süreceğiz! Bankalarda, adliye ve polisiye makamlarda da…
Hatta, geçenlerde koca bir gazeteci: “Belene de kocaman bir deliktir!” ifadesini kullandı. Beni, kişisel olarak en çok üzen, yollarda ve dişsiz ağızlardaki deliklerdir.
Pantolonlardaki delikler kimsenin işine girmez. Hele şu ”dınki”(kot)dedikleri pantolonların diz üstü, diz altı delikleri aldı verdi. Bu moda, galiba bir zaman sonra rahatlıkla pantolonların öteki kısımlarına da sıçrayabilir.
Yeryüzündeki deliklerimiz yetmiyormuş gibi, bilim adamları, birden fezadaki siyah deliklerden söz etmeye başladılar.
Benim düşünceme göre, tüm delikler iki grupta incelenmeli:
Öncelikli ve önceliksiz delikler.
Örneğin, gökyüzünün deliği, ister siyah olsun, ister pembe, kime ne?! Delik(!)anlı kız, ya da erkek, pantolonunun dizleri altında veya üstünde delik açacakmış, bu kimseyi ırgalamaz.
İlle, yollardaki delikler doğrudan doğruya felakettir.
Dişsiz ağızlardaki mağara görünümündeki delikler de genç adamı seksenlik yapar. Birkaç yıl önce medyalardan öğrenmiştik. Amerika’dan bir dişçi heyet, Rodoplar’a gelir ve köylerdeki dişsiz kimseleri parasız pulsuz tedaviye girişir. Bundan haberdar olan bizim hekimler, hemen heyetin çalışmalarına köstek olurlar. Hatta bu hayırsever insanlar apar topar sınırdışı edilirler. Neymiş be! “ Halkımızın ağzından, dişinden biz sorumluyuz! Ta okyanus ötelerden gelenler, bizim insanımızın ağzına karışamaz!”
Lafı uzatmayalım:
Nerede olursa olsun, tüm delikler, tıpkı mesleki hiyerarşide olduğu gibi büyüme, gelişme temayülü gösterirler. Hele de yollardaki, sokaklardaki deliklerin önce küçük bir ağızı olur. Gide gide yağmur, yel sel derken o küçücük ağız, bir bakmışsın, hendek büyüklüğünde çukura benzemiş, bu haliyle de kalmaz, zamanla korkunç bir uçuruma dönüşüverir.
Tek sözle delik deyip geçmeyelim. Hiç şüpheniz olmasın,vaktinde gerekli tedbirler alınmazsa, sorumlu makamlardan birileri bu hendeklere, uçurumlara düşüverirler. Tıpkı fıçıya düşmüş kurbağalar gibi mecalsizce çırpınıp dururlar…
Mehmet A.ŞAKİR
News
