DOLAR 38,0094 0.42%
EURO 41,2728 0.64%
ALTIN 3.694,020,41
BITCOIN 32826993.39707%
Kırklareli
15°

KAPALI

SABAHA KALAN SÜRE

Bulgaristan’daki Türklerin siyasi olarak birleş(eme)mesi…

ABONE OL
31 Aralık 2018 08:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türk Dil Kurumuna göre “Birleşmek” kelimesinin başlıca anlamları şunlardır: 

1. Ayrıyken tek bir bütün durumuna gelmek.
2. Buluşmak, bir araya gelmek.
3. Uyuşmak, aynı görüşte olmak.
4. Aynı amaç çevresinde toplanmak.
5. Cinsel ilişkide bulunmak.

Bizim konumuz, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin siyasi birleşmesi olduğuna göre, bu yazıda, yukarıdaki anlamların ilk dördü gündemimizde olsa da, son beşincisine de atıf olabilir…

Biz, Bulgaristan’da yaşayan Türkler, “ Birleşelim” derken hep göçe zorlanarak bölündük. 

Tüm Türkler, tarihte en büyük bölünmeyi adında “Birleşme” olan bir cemiyet sayesinde yaşadılar. O da İttihat ve Terakki Cemiyetidir. Bilindiği gibi, ittihat kelimesinin anlamı birleşmedir, terakki kelimesinin anlamı ise ilerleme… Yani Türkçesi, Birleşme ve İlerleme Cemiyeti… 

1908 tarihli 2. Meşrutiyetten sonra kısmen, Balkan Savaşından sonra ise tamamen Osmanlı devleti iktidarını eline geçiren İttihat ve Terakki Cemiyeti, adındaki “Birleşmeyi” bir türlü sağlayamadığı için, Balkan Savaşı hezimeti yaşanmıştır.

Kırcaali ve Batı Trakya bölgesinde yaşayan Türkler ise en büyük bölünmeyi, yine İttihat ve Terakki Cemiyeti sayesinde yaşamışlardır. Çünkü aynı cemiyet, 1913 yılındaki İstanbul Antlaşmasıyla bu bölgede kurulan 30 bin gönüllü askerli ordusu olan Batı Trakya Türk Cumhuriyetini lağvederek, Bulgaristan’a teslim etmiştir. Üstelik bu ordunun başında Süleyman Askeri ve Eşref Sencer gibi, ölümüne savaşabilecek cengaverler olduğu halde… Bu İstanbul Antlaşmasından sonra, Bulgaristan’da yaşayan Türklere, hep bölünerek göç görünmüştür.

Bulgaristan “demokrasiye geçtikten” sonra ise, aynı ülkede yaşayan Türkler, 1989 göçüyle zaten bölünmüştü, kalanlar ise HÖH/DPS içinde ve çevresinde “birleştirilmiş” oldu. Kazandıkları belediye başkanlıkları ile Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde en büyük işveren oldular ve birçok insanı kendilerine bağımlı hale getirdiler.

90’lı senelerin başında HÖH/DPS, Türklerin haklarını savunuyor gibi görünse de, daha sonra bunun Türkleri, Hırisatiyan-Slav kültürüyle birleştirme projesi olduğu anlaşıldı ve bundan dolayı, bu partiden ayrılmaların olması da kaçınılmaz oldu…

Yine 90’lı senelerin başındaki cılız ayrılmalardan sonra, HÖH/DPS’den en büyük ayrılma, 2011 yılında Kasım Dal’ın çektiği bir grup tarafından yapıldı. Aynı grup, 2012 yılında Hürriyet ve Şeref Halk Partisini(HŞHP) kurdu. Bu parti, 2013 seçimlerinde pek başarı gösteremese de, 2014 yılında yapılan erken seçimlerde ise, Reformcu Blok koalisyonunun içinde yer alarak, parlamentoda birkaç milletvekiliyle temsil edilmeyi başarabildi.

HÖH/DPS’den en büyü ayrılma, 2015 yılının sonunda, o zamana kadar aynı partinin başkanlığını yapan Lütfi Mestan’ın partiden kovulmasıyla ve arkasından 5 milletvekilinin daha ayrılmasıyla yaşandı. Bu ekip, 2016 yılının başlarında DOST Partisini kurdu…

2017 yılı başındaki Bulgaristan genel seçimlerine DOST Partisi ve HŞHP, DOST Birliği koalisyonu kurarak, yani sözde birleşerek girdiler. Fakat daha sonra bu parti mensupları arasında “performans” kavgası yaşandı. Her iki partide kendi “performansının” daha yüksek olduğunu iddia ederek, seçilebilecek yerlere kendi adaylarını koymak istedi. Ancak seçim günü, etnik milliyetçilerin yasadışı sandık müdahalesi de eklenince, her iki partinin “performansı” %4 barajının ancak % 70’ine ulaşabildi. Böylece her iki partide de erken boşalma sorunu olduğu ve birleşmenin nihai sonucuna ulaşmak için olgunlaşmadıkları görüldü…

Şimdi birileri HÖH/DPS, DOST Partisi ve HŞHP mensuplarına seslenerek, “Birleşin!” diyor.

Ortak bir hedef için birleşmeyi kim istemez ki?

Ancak bu partilerin üst yöneticilerinin farklı farklı hedefleri veya amaçları vardır…

Örneğin HÖH/DPS üst yöneticilerinin hedefi, kendileri gibi Bulgaristan’da yaşayan Türkleri de Hıristiyan- Slav kültürüyle bütünleştirmektir. Onun için bir çocuk katilinin “Ölüm, ölüm ve yine ölüm” sözlerini kendilerine slogan edinebiliyorlar. Oysa bizim Türk kültüründe, çocuk katilleri dışlanır, adam yerine konulmaz.

DOST Partisinin üst yöneticilerinin hedeflerinin ne olduğu ise, şimdiye kadar anlaşılamadı. İlk önce Avrupa ve Kuzey Atlantik değerlerini savunacaklarını iddia ederek, Georgi Bozduganov, Petır Boyaciev, Evgeni Mihaylov gibi azılı Rusya düşmanlarını milletvekili adayı göstermekten çekinmediler. Hatta bunlardan birincisi Georgi Bozduganov, Kudüs’ün İsrail başkenti olmasını desteklemediği için Bulgaristan Dışişleri Bakanının istifasını isteyerek, siyonizmi destekler bir görüş sergilemiştir. Oysa biz Türkler, Kudüs’ün İsrail başkenti olmasını istemediğimiz gibi, siyonizmi de desteklemiyoruz, bizim kültürümüzde hiçbir millete veya devlete karşı ebedi bir düşmanlık yoktur. Daha sonra “Bulgaristan’da yaşayan Türklere azınlık statüsü verilsin” çıkışı yapıldı, fakat bunun gerekçelerinin neler olduğunu pek açıklayamadılar. Kendi ekonomik gücü olmadığı için, DOST Partisi,- kendi hedefi de olmadan- birilerinin dayatmasıyla bir oraya bir buraya savruldu durdu. DOST Partisi yöneticilerinin çoğu, HÖH/DPS’den dışlandıkları veya kendilerinin, eş ve çocuklarının işten çıkarıldığı için ihanete uğradıklarını düşünüyorlar, intikam peşinde oldukları için de aynı partiye karşılar, dava adamı oldukları için değil… DOST Partisi yöneticileri, senelerdir Hıristiyan-Slav kültürünün hamurunda yoğrulmuş oldukları için, kafaları çok karışık, bir oraya, bir buraya yalpalanıp duruyorlar…

Georgi Bozduganov'un Kudüs'ün İsrail başkenti olmasını istediği çıkışı

Georgi Bozduganov’un Kudüs’ün İsrail başkenti olmasını istediği çıkışı

HŞHP’de de hemen hemen aynı duygular hakimdir…

Aile ve parti birlikleri arasında çok benzerlikler vardır. Kendi ayakları üzerinde duramayan ve maddi sıkıntı çeken bir aile nasıl dağılıyorsa, kendi ayakları üzerinde duramayan ve maddi sıkıntı çeken bir parti de dağılır.

Bulgaristan’da HÖH/DPS’ye alternatif bir partiye tabi ki ihtiyaç vardır, fakat bu parti kendi ayakları üzerinde durmalı, kendi ekonomik özgürlüğü olmalı, parti tabanının hiç yoksa bir kısmının da bu partiyi destekleyecek ekonomik gücü olmalı…

Birleşmeye gelince…

Hayat tecrübesi olanlar bilir:

Bazen büyükbaş ne kadar birleşmek istese de, birşemeyi fiilen gerçekleştirecek olan küçükbaş bunu gerçekleştirmez. Çünkü küçükbaşın da bir bilgeliği vardır. 

Büyükbaş, o anda çok kızsa da, daha sonra kendisini ömür boyu eziyet çektirmekten kurtardığı için küçükbaşın bilgeliğine saygı duyar, hayran kalır!…

Durmuş Arda

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.