Türkiye’de yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Genel seçimlerden sonra, bazı göçmenlerin, “Erdoğan’a oy veren göçmenler olduğu için, göçmenliğimden utanıyorum” gibi çıkışlar yaptığını gördük.
Bunun en büyük gerekçeleri ise, seçimlerden 4-5 gün önce sosyal medyada paylaşılan bir videoda, Recep Tayyip Erdoğan’ın 1989 yılında, göçmenlerle ilgili yaptığı bir konuşmada, göçmenlere “ahlaksız“ dediğidir.
Erdoğan, o konuşmada şunları söylüyor:
“Ne dedi Bulgaristan’a ‘Gelin’ dedi ya ‘Ne kadar varsa gelin, isterse Todor Jivkov’da gelsin.’ Tamam güzel ‘Gelin!’ diyorsun, ama bak Ahmet, Mehmet askeri ücrete talim ediyor, ülke insanı aç, kadınını satıyor, kızını satıyor, çalıştırıyor. Sen buna çözüm bulamamışken ‘Gelin!’ diyorsun, bunları nereye yerleştireceksin. Kapıkule’ de bir anons: ‘Muamelesi biten soydaşlarımız istediği yere gidebilir.’ 780 bin kilometre kare emrinize amadedir. Ve tabi bu insanlar geldi. Kim geldi, casus mu, değil mi? Birde bakıyorsunuz ki, Ercümen Konukman açıklıyor, ‘Gelenlerin içinde 5 bin casus var.’( Daha sonra anlaşıldı ki, Jivov rejimine hizmet etmiş 45 bin muhbir ve ajan Türkiye’ye göç etmişt. Şimdi bunların 10 bininin faal olduğu sanılmaktadır.) Eh Allah’ım yarabbim, bu ne perhiz, ne lahana. Bu nasıl bir devlet anlayışı? Adam sana vize üstüne vize uyguluyor, sen oradan Türk olduğu için değil, Müslüman olduğu için kovulan 300 bin insan, dikkat edin bu ifademe, nazik bir ifade olduğu için söylüyorum, dikkat edin, 300 bin insan kovuluyor ve adam diyor ki, ‘Biz onları Türk olduğu için kovmadık, bunlar Bulgar vatandaşı Müslümanlardır’ diyor. Todor Jivkov söylüyor bunu, ben değil. Ve biz bu insanların oradaki haklarından vazgeçiyoruz, ‘İsteyen istediği yere gider’ diyoruz. Nereye geliyoruz, okul yurtlarını onlara veriyoruz. Okullar açılıyor, ‘Başınızın çaresine bakın’ diyoruz. Başının çaresine nasıl bakacak bu insanlar ya? Bursa’nın park, bahçelerinde ahlaksızlığa başlıyorlar. Evet ve şimdiden geri dönmeye başladılar…”(https://www.youtube.com/watch?v=6zAsdWMMt-Q&feature=youtu.be).
Erdoğan’ın bu konuşmasında göçmenlere karşı bir söz yok ki, sadece dönemin iktidarına, “Bu insanlara sahip çıkılsın. Bunların arasında ajan varsa, takibe alınsın. Okullar açıldığında bu insanlara sığınacak yer bulunsun. Bu insanlar başının çaresine bakamıyor, onun için ahlaksızlığa başvuranlar var” demek istiyor.
Ancak Erdoğan’ın, o zaman konunun hassas olduğu için bilerek veya bilmeyerek söylemediklerini, ben yazayım:
-1989 göçmeni olarak hepimiz iyi biliyoruz ki, Özal’a kapıları hangi zihniyet açtırdıysa, Bulgaristan’da yaşayan Türklere en büyük kötülüğü, Jivkov rejimine ise en büyük iyiliği yaptığını, Bulgaristan’daki etnik temizliğe önayak olduğunu…
-Bunun mücadele etme ruhumuzu kırdığını…
-3-4 ay çadırlarda, okullarda, yurtlarda, akrabaların verdiği bir göz odada 10-15 kişi kalarak acılar çekmemize, rezillikler yaşamamıza neden olduğunu…
-İlk önce Türk değil de, “Soydaş” olarak lanse edildiğimiz için, sokakta tacize uğramayan kadınımızın, kızımızın neredeyse kalmadığını…
-Bursa’daki eski Hal Binası önünde; kadın, erkek, çoluk çocuk, günlük işler için köle gibi seçilerek onurumuzun kırıldığını…
-Birçok “soydaş” bireyin ve ailenin yapılan çeşitli istismarları sineye çektiğini…
Bu zor şartlar altında, binde birde olsa, “soydaş” arasından ahlaksızlık yapanların da çıktığını…
-“Gelin!” diyenlerin 40 gün sonra, Bursa’ya göçmen alımını durdurduğunu, 83 gün sonra ise, tüm göçmenlere sınır kapılarını kapattığını biliyoruz.
Tabi ki, daha sonraki dönemde bize tanınan ayrıcalıklarla iş, aş, ev sahibi olduğumuzu da unutmuyoruz.
Şimdi birileri çıkıp, “Erdoğan, 1989 yılında göçmenler için ‘ahlaksızlığa başlıyorlar’ demiş” diye kara propaganda yapıyor.
Aradan 29 sene geçmiş.
Ancak bazı göçmenlerin…
-1989 yılında, “Jivkov rejimi isimlerimizi değiştirdi” diyenlerin en az %’40’ı, bu Hıristiyan- Slav isimleri hala Bulgaristan pasaportlarında taşımaya devam etmeleri…
-1989 yılında, “Jivkov rejimi camilerimizi kapattı” diyenlerin en az %40’ı, -bırakın getirmeyi- Kelime i Şehadet’in ne olduğunu dahi bilmemeleri, 29 senedir öğrenmek de istememeleri…
– En az %60’ı Fatiha süresini dahi bilmemeleri, ilgilenmemeleri…
-Kendilerini “Atatürkçü” olarak tanıtanların çoğu, Atatürk’un “ Nutuk” unu okuma gayretinde dahi bulunmamaları…
Bulgaristan’da 70’li senelerde, nenelerimizin, annelerimizin, kızlarımızın baş ve vücut örtülerinin dönemin rejimi [Muharrem İnce’de aynı rejimin uzantılarıyla işbirliği yapıyor(https://www.arda-tuna.com/2016/12/28/chp-milletvekili-muharrem-incenin-aymazligi/)] tarafından yırtıp atıldığını unutarak, Türkiye’ de başı kapalı kadınları cahil, gerici, yobaz vs olarak görmeleri,-Türk- Müslüman değerlerimize göre- ahlaksızlık sayılmaz mı?
Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı ve Genel seçimlerden bir ay önce, yöneticisi olduğum 43 bin üyelik Facebook KIRCAALİ GRUBU’nda, seçimlerle ilgili ateşli tаrtışmalar başladı ve kısa sürede üye sayısı bin daha arttı. Grup üyelerinin 30 bininin Türkiye’de yaşadığını bildiğim için, Türkiye’deki göçmenlerin nabzını tutmak açısından, bu tartışmalara önayak oldum. Objektif olarak, her iki tarafın da siyasi amaçlı propaganda paylaşımlarına izin verdim; küfür, hakaret içerenlerin dışındaki siyasi paylaşımlara müdahale etmedim, silmedim.
Fakat bir grup, tüm göçmenlerin Muharrem İnce’yi desteklemesi gerektiği fikrini, kendilerine o kadar inandırmışlardı ki, karşıt görüşlü göçmenleri küfürlerle, hakaretlerle susturmaya çalıştılar. Az sayıda da olsa, bunlara Erdoğan taraftarlarından da aynı şekilde karşılık verenler oldu. Şikayet edilen tüm küfür ve hakaret içerikli paylaşımları sildim ve böyle paylaşımlar yapan binden faza üyeyi engellemek zorunda kaldım.
Yapılan küfür ve hakaretleri, not etme gayretinde bulunmadım. Ancak Erdoğan’ı destekleyen R.D isimli bir kadın göçmen, edilen hakaretleri seçim günü tek tek sıralamış:
“Bize, ‘Koyun, boş beyinli, kuş beyinli, beyinsiz, yobaz, yavşak, it, satılmış, salak, aklı kıt, hain, geri zekalı, aptal, şerefsiz, ahlaksız, edepsiz, yalaka, cahil, bilgisiz, karaktersiz, hırsız, hain, ezik, basit, insanlık dışı, çıkarcı, gavat, köpek, soysuz, pislik, çapulcu, öcü, mikrop, parazit, saman kafalı, örümcek kafalı, balık hafızalı, cariye, o…, k…, p… (bunların açılımını yazmak bana yakışmaz)…‘ dediler.
Haydi TÜRKİYE’m vakit bu hakaretlere cevap verme vakti.
Vakit Şahlanma Vakti
#Vakit Türkiye Vakti”
Bu küfür ve hakaretleri yapan göçmenlerin, göçmenliğinden utandığını zannetmiyorum. Türkiye siyasetini takip ettiklerini de zannetmiyorum. Destekledikleri partinin seçim bölgelerindeki Milletvekili adaylarını sorsanız, çoğu cevap veremez. Fakat bu göçmenlerin içine Hıristiyan-Slav kültürü o kadar işlemiş ki, Türk- Müslüman kültürüne asla tahammül edemedikleri de ortada.
Yani bir nevi Stocholm sendromu.
Evet…
Türkiye’deki göçmenler gerçekten utanıyor:
Bir kısmı Müslüman-Türk kültürü değerlerine göre, diğer kısmı ise Hıristiyan-Slav kültürü değerlerine göre…
Durmuş Arda
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.