Ta Osmanlı döneminden şimdiye dek, etnik Bulgarların çoğunu esaret altına almış bir “ruh” vardır. O da, “Yeniden doğuş ruhu”(Bulgarca: “Vızrojdenski duh”). Yani “yeniden yapılanma, yeniden doğuş” altında, Türk boylarından olan etnik Bulgarları Slavlaştırma süreci…
Gerek Osmanlı döneminde, gerek daha sonra Bulgaristan kurulduktan sonraki dönemde olsun, “Yeniden doğuş ruhuna” sığınılarak binlerce cinayet ve çeşitli suçlar işlenmiştir.
Birkaç örnek vermek gerekirse…
1873 yılında, Osmanlı idaresine karşı mücadele yürüten Vasil Levski’nin idam cezasını veren mahkeme heyetinde 4 Müslüman ile birlikte, 4 tane de “Yeniden doğuş ruhu” taşıyan etnik Bulgar vardı. Fakat daha sonra Bulgar resmi tarihini hazırlayan aynı “Yeniden doğuşçular”, Bulgar halkına “Levski’yi Türkler astı” tezini empoze ettiler.
1876 yılında, Osmanlı idaresine karşı savaşmak için dağa çıkma cesaretini gösteren tek şair olan Hristo Botev’i de tek mermiyle “Yeniden doğuş ruhu” taşıyanların öldürdüğü bilinmektedir. Fakat Bulgar resmi tarihine, “Botev düşman kurşunuyla öldürüldü” olarak geçirdiler. “Düşman” derken, Bulgar halkının aklına “Yeniden doğuşçular” gelecek hali yok ya, tabi ki Türklerin düşman olması lazım… Çünkü daha sonra sivil Türklerin vakıf ve şahsi mallarının gasp edilmesi için düşman olarak gösterilip, öldürülmeleri veya göçe zorlanmaları gerekiyordu.
Bulgaristan kurulduktan sonra, bu “Yeniden doğuş ruhu”, binlerce sıradan Türk’ün ve Bulgar’ın yanı sıra, daha önce Başbakanlık yapmış olan Stefan Stambolov’un 1895 yılında, öldürülmesine kadar ileri gitmişlerdir.
Yakın geçmişte, yani 1984-89 yıllarında, bu “Yeniden doğuş ruhu”, “Yeniden doğuş süreci” kampanyası altında, bir buçuk milyondan fazla Türk’ü asimile etmeye kalkıştı. Bu esnada aynı ruh, 20 aylık Türken bebek ve 17 yaşındaki Münün Ahat dahil, yüzlerce Türk’ün öldürülmesine, binlercesini de çeşitli işkence kamplarına sürmekte bir sakınca görmedi.
Son yıllardaki Avrupa Birliği Bulgaristan’ında ise, bu “Yeniden doğuş ruhu”, İlköğretim ders kitaplarında Türk ve Türkiye düşmanlığı olarak kendisini gösteriyor…
Örneğin İlköğretim 6. sınıf müzik dersinde, 1822-1886 yılları arasında yaşamış olan Dobri Çintulov diye birisinin “Neredesin, sadık sen halk aşkı” (“Къде си, вярна ти любов народна?”) şiiri, melodisi başka eserden aşırılmış bir şarkı olarak okutulmaktadır(Ben bu şiirin de Rus eserlerinden aşırma yapılarak, Bulgarca’ya uydurulduğunu düşünüyorum. Çünkü bu kişi adına, sağlığında sadece üç şiir basılmıştır. Bunların arasında da söz konusu şiirler yoktur). Bu şiir, sekiz kıtadan oluşmaktadır, fakat müzik dersine birinci, ikinci ve dördüncü kıtaları konulmuştur. Bu şiirin sansürlenen üçüncü kıtası ise şöyledir: “Kuşaklara ince kılıçlar donatın/ baba toprağı için kalkın/ kesin Türk kabilelerini/ doldurun onların cesetleriyle/ geniş düzlükleri/ derin vadileri!” Şiirin dördüncü kıtasının orijinali, “kafir Müslümanlar!” şeklinde bitmektedir. Fakat müzik dersinde, şiirin yazarına saygısızlık yapılarak “Kafir düşmanlar!” olarak değiştirilmiş.
“Ne güzel, Türk ve Müslüman karşıtı olan dizeler sansürlenmiş” diyebilirsiniz. Fakat Bulgaristan’daki öğretmenlerin çoğu, “Yeniden doğuş ruhu” ile yetişmişlerdir ve çocuklara bu şiirin tamamını okumalarını tavsiye ettikleri bilinen bir gerçektir. Bulgaristan gerçeğini yakından tanıyanlar, burada bir Ali Cengiz oyunu olduğunu çok iyi bilmektedir.
Ne ilgisi varsa, şiirin başına da, büyük harflerle ,“3 Mart, Bulgaristan ulusal bayramı” yazmışlar. Burada, 3 Mart 1878 yılında Osmanlı- Rusya savaşından sonra imzalanan Aya Stefanos(Yeşilköy) antlaşmasına atıfta bulunuluyor. Oysa bu antlaşma, Berlin antlaşmasının imzalandığı 13 Temmuz 1878 tarihine kadar, yani sadece 4 ay, on gün yürürlükte kalmıştır. Görüldüğü gibi, “Yeniden doğuş ruhu”, -trajikomik bir şekilde- 12 yaşındaki çocuklara, Aya Stefanos antlaşmasının özlemini yaşatmak istiyor…
Bir başka İlköğretim 7. sınıf edebiyat dersi kitabını hazırlayan Mariya Gercikova, Olga Popova ve İliyana Krısteva kadın üçlüsü ise, Türk ve Türkiye düşmanlığını açıkça kusmuşlar.
Bu üç kadın, aynı Dobri Çintulov’un bir diğer “eseri” olan “Kalk, kalk yiğit balkanlı” (Стани, стани юнак балкански) şiirini, İlköğretim 7. sınıf edebiyat dersine koymuşlar.
Bu şiirin son dizeleri şöyle bitmektedir:
“… Otoman yarımayı/ kara bulutların altında kararsın!/ Bayraklarımızı dalgalandıralım/ bizim toprağımız aydınlansın/ isimlerimizi yüceltelim/ telef olsun Türk kabileleri”
Şiirin altına da şöyle bir açıklama eklenmiş:
“otoman yarımayı: Türkiye’nin ulusal bayrağı”
Oysa, Türkiye ulus devleti, Dobri Çintulov’un ölümünden 37 yıl sonra kurulmuştur, yani 1923 yılında…
Bu açıklamayı yapanların kafasında nasıl bir ruh dolaşıyorsa artık… Bu ruhun içinde, etnik fanatizmin ruhu da bol bol dolaşıyor olsa gerek…
Evet…
Burası Avrupa Birliği üyesi olan Bulgaristan.
Ne gariptir ki, Bulgaristan’da hala “Yeniden doğuş ruhu” dolaşmasına rağmen, Bulgaristan, Avrupa’nın en fakir, en gelişmemiş ülkesi kalabiliyor…
Yine ne gariptir ki, yeniden doğuş ruhundan “yoksun” olan komşu ülkeler, gerek ekonomide, gerek eğitimde, gerek teknolojide, gerek üretimde almış başını gidiyor…
Ne gariptir!
Durmuş Arda
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.