Kırcaali bölgesi, Balkan Savaşlarından sonra, 29 Eylül 1913 tarihinde Jön Türkler ile Bulgaristan tarasında imzalanan İstanbul Antlaşmasıyla, tüm Batı Trakya ile birlikte Bulgaristan’a bırakılmıştır.
Her ne kadar, bu İstanbul Antlaşması ile Bulgaristan’a verilen topraklarda yaşayan tüm Müslümanların eğitim hakkı, vakıf malları ve diğer malvarlıkları koruma altına alınmış olsa da, bu, Bulgaristan tarafında hiçbir zaman uygulanmamıştır .
1925 yılında Türkiye ile Bulgaristan arasında imzalanan Ankara Antlaşması ile, – sınırlar dışında- İstanbul Antlaşması iptal edilmiş olup, Lozan Antlaşmasındaki azınlıkları koruma maddelerinin uygulanmaya konulacağı belirtilmiştir.
Ancak Bulgaristan, – Birinci Dünya Savaşından kısa bir dönem dışında- bu antlaşmaya da uyma gereği duymamıştır..
1877-1878 yıllarında yapılan ve Osmanlının yenilgisiyle sonuçlanan Osmanlı- Rusya savaşından sonra, 1950-51, 1978, 1989 zorunlu göçleriyle birlikte, Bulgaristan’dan toplamda 2 milyondan fazla Müslüman Türk veya Pomak kovulmuş olup, bunların arkalarında bıraktıkları mal varlıkları ve vakıf malları, “Türk altındaki kölelik” edebiyatı yapan sömürge zihniyetlilerin eline geçmiştir. Yani tüm mal varlıkları gaspedilen Müslüman Türk ve Pomaklar, daha sonra sömürge halkı olarak görülmeye başlanmıştır.
Şu an Kırcaali bölgesinde yaşayanların %70-80’i Türk asıllı olmasına rağmen, bu sömürgeci zihniyet, Türklere karşı hala diskriminasyon politikaları uygulamaktadır.
İşte birkaç örnek:
Kırcaali’deki çocukların %70’i Türk asıllı olsa da, Kırcaali’de tek bir Türk çocuğu, Türkçe öğrenim görmemektedir. Bulgaristan’da yasal olarak, Türkçe, seçmeli ders olsa da, Bulgaristan’da 1993 yılından beri Türkçe ders kitapları basılmamaktadır.
Dünyanın başka herhangi bir yerinde, ders kitapsız öğrenim var mıdır acaba?
Kırcaali şehir merkezinde yaşayan Müslümanlarla Hıristiyanların oranı yarı yarıyadır, hatta şehir kütüklerine kayıtlı olmayanlar da sayılırsa, Müslümanların oranı daha fazladır. Buna rağmen, Kırcaali’de tek camiye karşılık 4 kilise vardır. Üstelik birde Hıristiyan manastırı vardır.
Kırcaali’de vefat eden bir Müslüman, 1985 yılında zorla verilen Hristiyan ismini yaşlılıktan ve kimsesizlikten değiştiremediği için, öldüğünde de haçla, papazla Hristiyan mezarlığına defnedilebiliyor, mezarına da haç konulabiliyor. Bu “hata” ancak ALTAY Derneğinin Kırcaali savcılığına verdiği şikayet dilekçesinden sonra düzeltiliyor ve mezardaki haç yerine, piramit şeklinde bir cisim konuluyor…
Yapılan haberden ve şikayetten sonra, Müslüman mezarındaki haç sökülerek yerine siyah piramit konuluyor
Kırcaali Belediyesi yönetimindeki tüm kreşlerde, Müslüman çocuklarına hala domuz eti yediriliyor.
Kırcaali ilinde yaşayanların çoğunun Türk asıllı olmasına rağmen, Kırcaali valiliğinde 40-45 çalışandan sadece 4-5’i Türk asıllıdır. 19. asırda Afrika’daki sömürge valiliklerinde bile, bu sayıdan daha fazla yerli halk, yani köle çalıştırıldığı bilinmektedir…
Kırcaali Bölge Sağlık Kurumu’nun ise 60 civarında çalışanı vardır. Bu kurumda çalışan Türklerin sayısı da 4-5 civarındadır. Mart 2016 yılında bu kurumun başına Viktor Kirçev isimli birisi getirildi. 1984-1985 yıllarında Türklere karşı girişilen asimilasyon girişiminden önce, bu Viktor Kirçev, Sunay Rufiev ismini taşıdığı bilinmektedir. Kırcaali hastanesinde, iş göremezlik oranlarını belirleyen doktor heyetinde(TELK), asimile olmuş birisini saymazsak, tek bir Türk asıllı doktor yoktur.
Sanki birileri, Kırcaali bölgesinde yaşayan Türklere bir nevi mesaj veriyor, “Kendi kimliğine, kendi kültürüne, kendi toplumuna ihanet edersen ancak bir yerlere gelebilirsin!” diye…
Kırcaali’de on civarında noterlik vardır. Bu şehirde Türk asıllı tek bir noter yoktur…
Kırcaali ilinde 70 civarında avukat vardır, fakat bunların sadece 6-7’si Türk asıllıdır. Kırcaali ilindeki mahkemelerde 20 civarında hakim görev almaktadır, fakat bunların sadece 2’si Türk asıllıdır. Kırcaali ilindeki savcılıklarda, sadece tek bir Türk asıllı savcı vardır…
Kırcaali bölgesinden bunlar gibi, yüzlerce örnek verilebilir…
Ancak şu gerçeği de yazmadan edemiyorum:
Kırcaali bölgesinde Türk asıllı avukat, savcı ve hakim sayısının az olduğu için, adaletin bir gözü de kördür?
Kırcaali bölgesinden Arupa’da çalışmamış Türk asıllı genç neredeyse yok gibidir. Kırcaali’deki sömürgeci zihniyetinin yürüttüğü politikalar sayesinde, 18 yaşını dolduran Türk asıllı erkek çocuklarının yanı sıra, şimdi artık 18 yaşını dolduran Türk asıllı kız çocukları da Avrupa’ya gurbete zorlanıyor.
Yani, Kırcaali bölgesindeki etnik temizlik de, tam hızıyla devam ediyor!
Görüldüğü gibi, Kırcaali bölgesinde Türklere ve diğer azınlıklara karşı uygulanan diskriminasyon(negatif ayrımcılık) politikaları devaam ediyor.
İşin garibi, bu politikalara “DUR!” diyen de yok!
Durmuş Arda
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.