DOLAR 34,8743 0.02%
EURO 36,8258 0.52%
ALTIN 3.048,660,10
BITCOIN 35077463.19612%
Kırklareli

KAPALI

SABAHA KALAN SÜRE

Biz Türklerin, “Uyurken bile gözleri açık olacak!”

Biz Türklerin, “Uyurken bile gözleri açık olacak!”

ABONE OL
28 Şubat 2020 00:32
Biz Türklerin, “Uyurken bile gözleri açık olacak!”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Atatürk’ün en yakın silah arkadaşlarından birisi olan İsmet İnönü, “Büyük devletlerle ilişki kurmak, ayı ile yatağa girmeye benzer. Uyurken bile gözlerin açık olacak…” demiştir.

Türkiye’nin arka bahçesi sayılan Ortadoğu ve Akdeniz bölgelerinde, Amerika(ABD) ve Rusya’nın Türklere karşı oynadıkları oyunları görünce, İsmet İnönü’nün bu sözlerinin hala güncelliğini koruduğunu görüyoruz.

Amerika ve Rusya’nın, 36 senedir Türkiye’de terör eylemleri yapan PKK terör örgütünü şu veya bu şekilde destekledikleri bilinen bir gerçektir.

Biz Türkler, soğuk savaş döneminde karşı cephede olduğu için, eski Sovyetler Birliği ve şimdiki Rusya Federasyonu’ndan gelecek her türlü provokasyonlara karşı hazırlıklıydık…

Ancak gerek Bolşevik Rusya, gerek Sovyetler Birliği ve gerek Rusya Federasyonu döneminde, – Amerika ve batı devletlerinin aksine Rusların bize daha çok faydası olduğu da bir gerçektir.

İlk önce, Osmanlı dönemi dışındaki 100 senelik Türkiye- Rusya ilişkilerine bir göz atalım:

Kurtuluş savaşının ilk yılları olan 1921 yılında, Bolşevik Rusya ile TBMM hükümeti arasında imzalanan Kars Antlaşması sonucu, 1878 yılında çarlık Rusya tarafından işgal edilen Kars, Ardahan ve Artvin bölgeleri Türkiye’ye iade edilmiştir. Aynı antlaşmadan sonra. – yani 1921-1922 yıllarındaki İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan işgal ordularına karşı taarruz öncesi – Rusya’nın Novorossiysk, Tuapse ve Batum limanlarından Türkiye’ye 39 bin adet tüfek, 327 adet makineli tüfek, 54 top, 63 milyon tüfek mermisi, 147 bin top mermisi, giysiler, Rus Beyaz ordusunun 1918’de doğu sınırlarda bıraktığı tüm askeri araç gereçler de Türkiye’ye verilmiştir. Ayrıca para ve altın yardımı da yapılmıştır.

Görüldüğü gibi, Rusların desteği olmadan Kurtuluş savaşının kazanılması neredeyse imkansızdır. Soğuk savaş döneminde unutturulmaya çalışılıp, birçoğumuz tarafından bilinmese de, 1926 yılında İstanbul Taksim meydanında yaptırılan Cumhuriyet anıtında, Atatürk ve silah arkadaşlarıyla birlikte, Kurtuluş savaşına sağladıkları katkılarından dolayı iki Sovyet generalinin heykeli de bulunmaktadır. Bunlar daha sonra Sobyetler Birliğinde çok etkili olan Mihail Vasilyeviç Frunze ve Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov isimli generallerdir.

Atatürk ve silah arkadaşlarının yanı sıra, iki Sovyet generalinin heykelinin de bulunduğu Taksim'deki Cumhuriyet anıtı.

Atatürk ve silah arkadaşlarının yanı sıra, iki Sovyet generalinin heykelinin de bulunduğu Taksim’deki Cumhuriyet anıtı.

Daha sonraki dönemde Sovyetler Birliği, Türkiye Sinop(1934) ve Çayırıva(1967) Cam Fabrikaları, İskenderun Demir Çelik Fabrikası(1970), Seydişehir Alüminyum Fabrikası(1969) , Oymapınar Barajı(1977-1984), Aliağa Petrol Rafinerisi Tesisleri(1968-1972), Bandırma Sülfürik Asit Fabrikası(1969), Artvin Lif Levha Fabrikası(1967) gibi birçok sanayi tesisi, Sovyetler Birliği teknolojisi ve mühendisleri tarafından kurulmuştur. Parası da altınla veya dolarla değil, tarım ürünleriyle ödenmiştir, yani sebze, meyve vs. ile…

Sonuç olarak:

Daha sonra Türk mühendislerinin geliştirdiği teknolojiyle, bugün Türkiye, dünyanın cam üreticileri arasında ilk sıralardadır. Bugün Türk şirketi Şişecam, Türkiye’deki onlarca cam fabrikası dışında; Rusya, Almanya, İtalya, Hindistan, Mısır, Bulgaristan, Slovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Gürcistan, Bosna- Hersek vs gibi ülkelerde cam fabrikaları kurup, işletmektedir.

Bugün Türkiye, demir-çelik, alüminyum, lif- levha(sunta, MDF vs gibi ağaç ürünleri) üretiminde, dünyanın önde gelen ülkelerinden birisidir.

Gelelim Türkiye- Amerika ilişkilerine:

Bilindiği gibi, İkinci Dünya Savaşı esnasında İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya gibi Batı ülkeleri Amerika’ya borçlandıkları için, bu ülkelerin altın rezervlerinin büyük bölümü Amerika’nın eline geçmiştir. Fakat bu sefer Amerika, Avrupa devletlerinin Sovyetler Birliği etkisi altında kalmamaları için, Marşal (Marshall)Planı ile tüm Avrupa ülkelerine mali destek sağlama kararı almıştır.

Amerika’nın Marşal Planı ile İngiltere 3.2 milyar, Fransa 2.6 milyar, İtalya 1.4 milyar, Batı Almanya 1.3 milyar, Hollanda 1.1 milyar, Yunanistan 628 milyon, Türkiye 148 milyon dolar yardım almışlardır.

Görüldüğü gibi, Amerika saflarında 1950 yılında Kore Savaşına asker gönderip 741 şehit vermesine rağmen, Türkiye, en az Marşal yardımı alan ülkedir. Örnek vermek gerekirse o zaman 7 milyon nüfuslu Yunanistan, 21 milyon nüfuslu Türkiye’den 3.5 kat daha fazla yardım almıştır.

Dost ve müttefik görülmesine rağmen Amerika, 70 senedir Türkiye’ye ahım şahım hiçbir yatırım yapmamakla birlikte, teknoloji geliştirmesine de engel olmuştur. Örneğin 1971 yılında Demirel hükümetine karşı yapılan askeri darbe, 1965-1971 yılları arasında Sovyetler Birliği yatırımlarına karşı yapılan bir darbe olduğunu düşünüyorum.

1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrası, Türkiye’ye konulan ekonomik ambargo, çıkarılmak istenen iç savaş ve 1980 askeri darbesinin, 2001 yılında piyasadaki dövizi çekilerek çıkarılan ekonomik krizinin ve son 15 Temmuz 2016 yılındaki FETÖ yapılanmasının darbe girişiminin arkasında da Amerika vardır.

1991 yılınan beri Kuzey Irak’ın 36. paralelin kuzeyine uçuş yasağı koyarak PKK terör örgütüne destek çıkmasının, 2011 yılında çıkarılan Suriye iç savaşında ve Türkiye’nin mülteci sorunuyla karşı karşıya kalmasında, Kuzey Suriye’nin, Türkiye sınırı boyunca, yine 36. paralelin kuzeyine bir PKK terör devleti kurdurma çabalarının hepsinin arkasında yine Amerika vardır.

Şu bir gerçektir:

Amerika, petrol zengini Arap ülkelerinin petrolünü alarak ezdiği gibi, sömürdüğü aynı ülkelerin örnek alıp güçlenmesinler diye; ekonomik, askeri, teknoloji vs yönden güçlü Türkiye gibi bir İslam devleti istememektedir.

Sadece Suudi Arabistan’ın Amerikan bankalarında 2 trilyon dolardan fazla bir parası olduğunu düşünülürse… Bu paraların üstüne yatmak için, Amerika’nın Ortadoğu’da İran örneğinde olduğu gibi düşman yaratıp ve  bu “düşmandan” petrol zengini Arapları “koruma” altına alması şarttır. Yarın bu “düşman” Türkiye’de olabilir.

Ancak Amerika, Türkiye’nin NATO’da müttefiki, Soros Vakfı gibi kuruluşların yaptığı propagandalarla dost ülke olarak empoze edilmektedir.
Rusya ise, daha Osmanlı döneminden beri yaptığımız savaşlardan dolayı, düşman olarak gördüğümüz bir ülkedir.

Maalesef Rusya’da yanıbaşında, kendisine rakip güçlü bir Türkiye istemiyor, ancak ekonomik ve ticari nedenlerden dolayı daha ılımlı bir politika izlemek zorunda kalıyor.

Rusya, ticari ilişkilerden dolayı, son senelerde Türkiye’ye dost ülke olrak görünse de, yine de çok uyanık olunması gerekiyor…

Bir atasözü vardır:

“Tanrı beni dostlarımdan korusun, düşmanlarımdan ben kendimi korurum!”

Yani biz Türkler, bu coğrafyada yaşamak istiyorsak, “Uyurken bile gözlerimiz açık olacak!”

Çünkü birileri bizi, yurt edindiğimiz topraklardan ve  bizim yaşam alanımız sayılan Ortadoğu’dan nasıl kovdularsa,  şimdi de Akdeniz havzası gibi  bir yaşam alanımızdan kovmak istiyorlar.

Durmuş Arda

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.