1912-1913 yıllarındaki 1. ve 2.Balkan Savaşları, Balkanlar’da yaşayan Türklerin en çok ihanete uğradığı savaşlardır.
İhanet edenler ise, Türk asıllı olmayan veya Alman ekolünden yetişen bazı Osmanlı subaylarıdır.
8 Kasım 1912 tarihinde, Selanik şehrini ve 26 bin askerlik Osmanlı kolordusunu,- askeri teçhizatıyla birlikte – Yunanistan’a teslim protokolünü imzalayan Arnavut Hasan Tahsin Paşa’nın yaptığı ihanet en çok bilinse de, Alman ekolünden yetişen Kırcaali garnizonu komutanı Mehmet Yaver Paşa(bazı kaynaklarda adı Ali Yaver Paşa olarak geçmektedir), albay Hayri, binbaşı Fazıl ve topçu subayı İmhoff’un ihanetleri pek bilinmemektedir.
Peki, Kırcaali garnizonu subaylarının ihaneti nedir?…
18.10.1912 tarihinde, albay Vasil Delov komutasındaki 9 bin düzenli askerden ve bir o kadar da etnik Bulgar, Ermeni ve Makedon çeteci gruplardan oluşan işgalci silahlı birlikler, Haskova’dan çıkarak Osmanlı topraklarına girdiklerinde, aynı güçteki Kırcaali garnizonunun civar köylerde yaşayan Müslüman Türklerden de destek alarak savunma hatları kurarak buna karşılık vermesi gerekiyordu. Fakat öyle olmadı. Bulgar kolordusunu ve çetecileri, Kovanlık civarında sadece birkaç yüz askerden oluşan Osmanlı birlikleriyle karşılaştılar. İşte bu az sayıdaki Osmanlı askeri birlikleri, kademe kademe geri çekilerek Göklemezler ve Kırcaali’nin 5-6 km kuzeyinde küçük oyalama hatları kurarak vatan toprağı için savaştılar; bazıları şehit düştü, sağ kalanlar ise bir sonraki oyalama hattı olan Mestanlı’ya geçtiler. Çünkü onların görevleri, Kırcaali garnizonunun 8-9 bin civarındaki askeri birliğin Gümülcine istikametine doğru güvenli bir şekilde çekilmelerini sağlamaktı.
Bulgar askerleri ve çetecileri, 21.10.1912 tarihinde Kırcaali’ye girdiklerinde, şehirdeki Osmanlı garnizonunda kimse yoktu, tamamen Türklerden oluşan sivil halk da ormana kaçmıştı. Kaçamayanlar ise, Bulgar askerleri ve çetecileri tarafından katledilmişti.
Bir ay sonra Gümülcine’de aynı akamete uğradı. Paşmaklı, İskeçe gibi bölgelerden gelen askerlerle birlikte, Kırcaali garnizonu komutanı Mehmet Yaver Paşa’nın emrinde 15 bin civarında tam teçhizatlı bir askeri güç birikse de; ne Gümülcine, ne de daha sonra çekildiği Dedeağaç civarında güçlü bir savunma hattı kurma gereği duyulmamıştır. Ancak 28 Kasım 1912 tarihinde, Ferecik(Feres) yakınlarında, hiç savaşmadan 15 bin civarındaki Osmanlı askeri birliğini; silahlarıyla, atlarıyla, iaşesiyle birlikte Bulgarlara teslim edilme gereği duyulmuştur. Daha sonra Bulgar çetecilerine dağıtılan bu silahlar; çocuk, kadın, yaşlı ayrımı yapılmadan bölgedeki sivil Müslüman Türk ve Pomakların katliamında kullanılmıştır. Mehmet Yaver Paşa’nın teslim olma emrine uymayan bir kısım Osmanlı askerleri, Meriç nehrinin doğusuna geçmeyi başarsalar da, çoğu verilen emre uyarak teslim olmuşlardır. Teslim olan bu askerlerin çoğu, daha sonra açlıktan ve soğuktan can vermişlerdir.
Selanik şehrini Yunanistan’a teslim eden Arnavut Hasan Tahsin Paşa, Yunan prensi tarafından nasıl bol bol ödüllendirildiyse, Kırcaali garnizonunu ve diğer bölgelerden gelen Osmanlı askerlerini, Ferecik yakınlarında esarete mahkum eden Mehmet Yaver Paşa, albay Hayri, binbaşı Fazıl ve topçu subayı İmhoff’da, Kırkkilise(Kırklareli) üzerinden Sofya’ya götürülerek, Alman asıllı Bulgar çarı Ferdinand tarafından çeşitli hediyelerle ödüllendirilmişlerdir. Diğer teslim olan 200 civarındaki Osmanlı subayı ise, aynı istikametten götürülerek Bulgaristan’ın çeşitli yerlerine yerleştirilmişlerdir.
Kırcaali garnizonunda görev alan iki subayın, şu dikkat çekici özellikleri olduğu bilinmektedir:
Binbaşı Fazıl’ın Almanya’da askeri eğitim aldığı ve eşinin de Alman asıllı olduğu… Topçu subayı İmhoff ise asıl Alman olup, 1904 yılında topçu binbaşı rütbesiyle Osmanlı idaresinin Mekteb-i Harbiye okuluna topçu eğitmeni olarak geldiği ve 1. Dünya Savaşında, hem Osmanlı, hem Alman subayı olarak orgeneral rütbesine kadar yükseldiği…
İmhoff’un, 1. Balkan Savaşında, Osmanlı askerlerini imha görevini başarıyla yürüttüğü görülmektedir.
Tüm Rodoplar ve tüm Batı Trakya’dan toplanan Osmanlı askerlerini, Ferecik civarında toplayıp, işgalci güçlere teslim edilmesi, Almanların aracılık ettiği ihanet stratejisinin bir parçası olsa da… Müslüman Türk ve Pomaklar, 7-8 ay sonra bu topraklara yeniden sahip olmuşlardır; Kırcaali, Paşmaklı, İskeçe, Gümülcine, Dedeağaç gibi merkezleri de içine alan, yerel halktan oluşan 30 bin askerlik ordusu olan bir Batı Trakya Türk Cumhuriyeti kurmuşlardır. Ancak birkaç ay sonra, yeniden Alman ekolünden yetişen subayların ikinci bir ihanetine uğramışlardır. Bilindiği gibi, 29.09.1913 tarihinde imzalanan İstanbul Antlaşmasına göre, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti toprakları Bulgaristan’a teslim edilmektedir, yerel halktan oluşan 30 binlik askeri gücün ise dağıtılması emredilmiştir. Bu antlaşmanın imzalanmasında Almanların aracılık ettiği ve bunun için de Alman ekolünden olan Enver Paşayı kullandıkları bilinen bir gerçektir. Balkan Savaşları döneminde ikinci kez ihanete uğrayan Müslüman Pomakların bir kısmı zoraki, bir kısmı umutsuzluktan Hıristiyanlığı kabul etmek zorunda kalmışlardır. Türklerin çoğu ise, çaresizlikten göç yollarına düşmüşlerdir.
Balkan Savaşlarından sonra Bulgaristan’a bırakılan, yani beş asırdır vatan edinilen topraklarda 200 bin sivil Türk’ün veya Müslüman’ın, Bulgar askerleri veya çetecileri tarafından şehit edildiği, 148 bininin göçe zorlanıp kovulduğunu, binlercesinin açlıktan, soğuktan öldüğü bilinen bir gerçektir.
Balkan Savaşında, Kırcaali bölgesinde şehit edilen siviller için çok yazılar yazdım…
Bazı okurlarım, Balkan Savaşında “Kırcaali savunmasında” şehit düşen Osmanlı askerleri için de yazılar yazmamı rica ederek, “Kırcaali’de işgalcilere anıtlar yapılırken, vatan toprağı için savaşıp şehit düşenlerin mezarları dahi bilinmiyor?” diye sitem ediyorlar.
Gerek Osmanlı, gerek Bulgar kaynakları, Kırcaali’yi terk etmeden önce, 200 kadar Osmanlı askerinin şehit düştüğünü belirtiyorlar. Bu şehitlerin mezarlarının bir kısmı Kovanlık, bir kısmı Göklemezler, bir kısmının ise İshaklar köyleri civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Bazı okurlarım, İshaklar köyünün altında bulunan bir mezarlığın, Balkan Savaşında şehit düşen Osmanlı askerlerine ait olduğunu iddia etmektedirler. Birkaç dönümlük ağaçlık bir alanda, bakımsız ve düzensiz onlarca mezar taşları olan bu mezarlığı bende ziyaret ettim. Ancak tüm araştırmalarıma rağmen, burasının bir şehit mezarlığı olduğuna dair yeterli kanıt bulamadım.
Bu mezarlar, şehit düşen Osmanlı askerlerine ait ise…
Balkan Savaşında, Kırcaali civarındaki küçük çaplı oyalama çarpışmalarında savaşarak ölen Osmanlı askerleri olmuştur.
Beş asırdır yurt edinilen vatan için şehit düşen bu askerler, sivil halka zulmeden işgalci asker ve azgın çetecilerden daha çok saygıyla anılmayı hak etmiyorlar mı?
Durmuş Arda
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.