Geçen asrın seksenli senelerinin başında, Bulgaristan’daki totaliter rejim, Türk asıllı vatandaşları asimile etme kararı alıyor.
1983 yılında, bazı Türk asıllı ailelerin evlerini basarak ve “Sizde Bulgar soyu var” diyerek, Hıristiyan- Slav isimleri içeren listelerden birer isim seçmeleri isteniyor.
Bazı aileler buna aşırı tepki gösteriyor, bazıları ise sessizce kabul ediyor. Ancak karşı çıkan ailelerin çokluğu karşısında, totaliter rejim, bu eylemine ara vermek zorunda kalsa da, 1984 yılının yaz aylarında, yeni bir asimilasyon hamlesi için tüm hazırlıklara devam ediyor; “yaygın hastalık var” gerekçesiyle, tüm Türk asıllı ailelerin köpekleri öldürülüyor, Türk asıllı avcıların tüfekleri toplanıyor…
Ne eksik?
Türk terörü!
Onu da, totaliter rejimin gizli servisi DS, yani gestaposu üstleniyor.
DS kadroları, 30 Ağustos 1984 yılında, Filibe garında ve Varna Havalanında birer bomba patlatarak düğmeye basıyorlar.
Sonuç: Bir ölü ve birkaç kişi de yaralı…
30 Ağustos günü… Türkiye’de Zafer Bayramı kutlanıyor…
Manidar değil mi?
İşte “Türk terörü” yaratmak için çok uygun bir gün.
Daha sonra, yani aynı yılın Aralık ayında, Türklere yönelik topyekün asimilasyon süreci başlatılıyor. Bir bebek ve 17 yaşında bir çocuk olmak üzere, onlarca Türk katlediliyor.
Eh, Türklerin de artık çocuk katili olması lazım…
Hedef:
Burgaz- Sofya arasında sefer yapan tren…
9 Mart 1985 tarihinde, aynı trenin Sofya yakınlarındaki Bunovo garına yaklaştığında, “çocuklu anne” vagonunda saatli bir bomba patlatılıyor. Vagona konulan sağır ve dilsiz 12-13 yaşlarındaki dört çocuktan ikisi, biri 38, biri 40 ve üçü 60 yaş üstü olmak üzere, toplam 7 kişi ölüyor.
Buda, “Türkler Bulgaristan’da çocuk katliamı yapıyor” yaygarası için yeterli…
Birkaç gün sonra da, “çocuklara yönelik saldırı olabilir” gerekçesiyle tüm kreş ve anaokul merkezleri için bir genelge yayınlanıyor. Sözlü olarak ise, “Türkler, çocuklarımıza saldırı düzenliyor” dedikodusunu yayıyorlar.
Bilindiği gibi, bu bombalı eylemlerin failleri iki sene yakalanamıyor. NATO ülkesi olan Türkiye’den, Varşova Paktı ülkesi olan Bulgaristan’a, bir tehdit olup olmadığını araştırmak için, Doğu blokunun ünlü gizli servisleri olan STASİ( Doğu Almanya) ve KGB(Sovyetler Birliği), devreye girdikten sonra, sözde Türk asıllı olan Elin Macarov, Altsek Çakırov ve Sava Georgiev, bombalı eylemlerin failleri olarak yakalanıyorlar. Daha sonra, bunların DS ajanı olduğu ortaya çıkıyor. Bunların başındaki DS subayı ise, bir emniyet binasının 2. katındaki penceresinden atlayarak “intihar ediyor.”
Geçenlerde, Bulgaristan’daki bir televizyon programında, sunucu, Yanko Yankov isimli konuğuna şu ricada bulunuyor:
“Bulgaristan toplumuna, Bulgaristan’da Türk terör örgütleri olduğu ve bilinen terör eylemlerini onların yaptığı iddiası yaygınlaştırılmaktadır. Sizin “Bulgar terörizmi” başlıklı kitabınızda, bu konuda özel bir bölüm var. Sizin bu eylemcilerle aynı koğuşta yatma şansızlığınız olduğu bilinmektedir(1984-1987 yılları arasında bombalı eylemler yapan “Türk asıllı failleri” kastediyor) . Olabilirse insanlara anlatın. (Seyircilere dönerek) Rica ediyorum, bilincinizi açın ve düşünün!”
Yanko Yankov: “Söz konusu kitabımda değil de, “Kimlik belgesi” (Dokument za samoliçnost) kitabımda bu gerçeklere değindim… O Ağustos ayında(30.08.1984), bombaların patladığı saate, Sofya’daki merkezi Soruşturma bölümünün Başkan yardımcısı olan albay Çavdar Novanski’nin odasında sorgudaydım. Çavdar Novanski, tedirgin bir şekilde, sık sık hem kolundaki, hem duvardaki saate bakıyordu, belli ki bir şeyler veya bir haber bekliyordu. Nihayet buçukta bir telefon geldi, Novanski telefonu açarak, bir süre dinledikten sonra, “Kanlı delilleri toplayın ve bana gönderin!” dedi ve telefonu kapattı. Daha sonra öğrendim ki, Novanski, bombalı eylemden hemen bir dakika sonra aranmış. Demek telefon beklediğine göre, Novanski, eylemin ne zaman yapılacağını biliyordu…
Daha sonra, bu eylemi yapanlarla aynı koğuşta yattım. Bu insanların saatli bomba mekanizmasından haberleri yoktu, bunlar kullanılmıştı, hatta mekanizmanın da DS kadroları tarafından yapıldığını itiraf ettiler. İlk önce idam edilmeyeceklerinden emindiler, çünkü devlet için çalıştıklarını, hatta bu eylemleri için devletten ödül alacaklarını düşünüyorlardı. Fakat yakınlarıyla hiç görüştürülmediğini öğrendiğimde, bunların feda edileceklerini anladım. Çünkü yakınlarıyla görüştürürlerse, kendilerinin DS tarafından yönlendirildiklerini anlatmalarından korkuyorlardı. Bu olayda, albay rütbesindeki bir DS kadrolu elemanın da, sorgu sırasında parmaklıkları olan pencereden atlayarak “intihar” ettiği bilinen bir gerçektir. Oysa bina iki katlıydı, 10’uncu kattan düşüp de kurtulanlar olduğunu düşünürsek…”
Totaliter rejimi döneminde siyasi hükümlü, daha sonra milletvekili ve şimdi de bir siyasi parti lideri olan Yanko Yankov, DS kadrolarının Bulgaristan’da yarattığı “Türk terörünü” ne güzel özetlemiş…
Oysa biz Türklerin de bu konuda bir sürü anıları vardır…
Seneler 1985… Asimilasyon dönemi…
Benim doğduğum tamamen Türk asıllılardan oluşan Tosçalı köyünde kooperatif samanlığı yakılıyor.
Köydeki tekstil atölyelerinde bekçilik yapanlar ve birkaç köylü, bu samanlığı dışarıdan gelen Bulgar asıllı polislerin yaktıklarını görüyorlar. Fakat ertesi günü, DS’nin kadrolu elemanı olan Gogov, köyün tüm gençlerini sorgudan geçiriyor ve sorgudan sonra da enselerine birer tokat indirmeyi ihmal etmiyor. Bu olaydan sonra, aynı DS ajanı Gogov, başta Aynur Ömerov(Güler) olmak üzere, karakteri zayıf onlarca genci, DS ajanı olarak devşiriyor…
Seneler 1987… Kırcaali’deki “Pnevmatika” fabrikasının yönetim binasında çalışıyorum… Çalıştığım ofiste şef ve 3 çalışanız. Bunların arasında sadece ben Türk asıllıyım. Bir gün şefe bir telefon geldi,”tamam” deyip kapattı. Daha sonra bana dönerek, “Seni proje odasına davet ediyorlar, muhakkak gitmen lazım” dedi. Söylenen odaya gittiğimde, kendisini tanıtarak beni sivil bir polis karşıladı. Sivil polis, kimlik bilgilerimi aldıktan sonra, dün akşam nerede olduğumu sordu, bende kendisine bir restorana uğrayıp, daha sonra eve toplandığımı söyledim. Daha sonra öğrendik ki, fabrika yakınlarına bir Türk bayrağı asılmış ve sadece Türk asıllılar sorguya çekilmişti… Oysa biz Türkler, bir yerlere Türk bayrağı asılmanın bize bir faydası olmayacağını, bu işin ucunda, yine bize baskı yapmak için bir DS oyunu olduğunu biliyorduk…
Ancak günümüzde de, totaliter rejimi döneminde yaratılan “Türk teröründen” beslenenler var…
Örneğin, DS kadrolarının uzantıları olan Bulgar etnik milliyetçileri, her sene Bunovo garına toplanarak, “Türk yanlısı terörün” kurbanları anısına törenler düzenliyorlar.
Failler senin ajanın, yöneten senin ajanın!
Allah aşkına…
“Türk terörü” bunun neresinde?
Durmuş Arda
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.