Birkaç gün önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM) Başkanı Mustafa Şentop ile yaptığı konuşmada, Bulgaristan Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi(HÖH/DPS)Başkanı Mustafa Karadayı, özetle şunu söylüyor:
“…Bu topraklar bizim topraklarımız. Biz muhacir değiliz orada. Türkiye anavatanımız. Osmanlı’dan sonra oralarda kaldık. Bizim mücadelemiz Türk kimliğimizi korumak. Dilimizi, dinimizi, adetlerimizi korumak. Zorluklar yaşadığımız bir gerçek…
… 300 bin Bulgaristan vatandaşı 12 yıl sonra oy kullanacak. Son seçimlerde 336 bin oy aldık. 30 yıl geçti aradan. Eski olayları bilmeyen bir nesil yetişti. 35 sandık sınırı kalktıktan sonra bizim amacımız 50 bin oyu aşmak istiyoruz. Açılacak sandıkların yeri belli. 15 Haziran’a kadar dilekçelerimizi vererek büyükelçi ve konsolosluklarla irtibata geçip sandıkların açılması için başvuruda bulunacağız. Türkiye’de dört bölgede parti temsilcilerimiz var. Bunların vasıtasıyla buradaki partililerimize ulaşıyoruz. Trakya’da 8 sandık var. 30 yılda birliğimizi koruduk. Bu süre zarfında farklı olaylar yaşadık. Türk olup başka partilerde milletvekilli olanlar Türklere hizmet değil kendi partilerine destek oldular. Türklerin haklarını koruyamadılar. Bulgaristan’da milliyetçiliğin tek felsefesi Türk düşmanlığı. Okullardaki kitaplarda bu düşmanlık başlıyor. Türk düşmanlığı bir tür siyasi enerji olarak görülüyor. Meclis’te Türklerle ilgili bir olay olduğu zaman tüm partiler karşımızda oluyor. Türkçe propaganda yapmak yasak. AB’de dil zenginliğine evet oyu kullanan Bulgaristan’da Türkçe propaganda yasak. Hatta cezası var.”
Mustafa Karadayı, Bulgaristan’daki sözde “Türkçe seçmeli dersi” konusunda da şunları söylüyor :
“Bu çok ciddi bir konu. Eğitim Bakanlıkları burada görüşülürse bir netice alınabilir. Çünkü biz Türkçe okumayan bir nesil olarak bunun sıkıntısı çektik. İnşallah yeni neslin bunu çekmemesi için
Türkçe okuma kitapları ile ilgili bir öneri sunduk. Bunları yedek kitap olarak sunduk. 2018 Aralık’ta onaylandı. Bulgaristan’da 7. sınıfa kadar kitapları devlet basar ve dağıtır. 2019’da Türkçe okuma kitaplarının listede olmadığını gördük. Sonrasında biz kitapları bastık ve kendimiz dağıttık. Bulgaristan’da maalesef Türklere karşı çifte standart var…”
Karadayı’nın bu sözleri, Bulgaristan basınında büyük yankı buldu. Karadayı’nın Bulgaristan’da Türklere uygulanan gizli asimilasyon girişimleri, seçme ve seçilme haklarının gasp edildiği konusundaki sözleri değil, “Karadayı, Türkiye’ye ‘vatan’ görüyor, ‘Bulgaristan’da Türk etnik kimliğimizi ve dini değerlerimizi koruyacağız’ dedi” sözleri tartışma konusu oldu.
Karadayı’nın bu sözlerini, Bulgar etnik milliyetçileri şöyle yorumladılar:
“Anayasaya(Bulgaristan) göre, Bulgaristan Cumhuriyeti resmi dili Bulgarca olan tek uluslu bir devlettir. Bulgaristan bağımsız ve egemen bir ülkedir ve atalarımızın kanıyla kazanılan topraklarımızın başka bir ülkeye ait olduğunu ileri sürmeye kimsenin hakkı yoktur.
Karadayı’nın açıklaması, milli bir ihanettir…”
Daha sonra, Bulgar etnik milliyetçileri, yandaşlarına Sofya’daki HÖH/DPS binası önünde protesto yapılması çağrısında bulundular.
Bulgaristan Cumhurbaşkanı Radev ise, “HÖH liderinin ‘Vatan’ terimini ve bunu hangi bağlamda kullandığını yeniden düşünmesi gerektiğini düşünüyorum… Karadayı, Bulgar Parlamentosunda ettiği yemini hatırlamalı . Anayasa’da(Bulgaristan) yazılı olanın etnik ve dini gerekçelerle parti olamayacağı belirtiliyor. Eşit hakları garanti eden ve etnik kökene göre bölünmeyen en demokratik Anayasalardan birine sahibiz ve siyasi partiler bunu yapmamalı.”
Anlaşılan Bulgar etnik milliyetçileri ve Bulgaristan devlet başkanı Radev, ” Ulus devlet” kavramını, kendi etnik fanatizmine göre yorumluyorlar. Onlar için “Ulus devletinde” herkes kendisini etnik Bulgar hissetmeli…
Onun için Bulgaristan ulusunun bir parçası olan Türklere, 2017 yılındaki Bulgaristan genel seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı vermediler. Radev’in desteğiyle Bulgar etnik milliyetçileri, yasalarda değişiklik yaparak, 1989 yılından sonra zorunlu göçe tabi tutulan göçmenlerin Türkiye’de oy kullanma haklarını kısıtladılar; Türkiye’de daha önce kurulan 135 seçim sandığını 35’e düşürdüler. Bununla de yetinmeyerek, sandık başında her seçmene ayrı ayrı el yazısıyla Bulgarca dilekçe doldurma şartını getirdiler. Türkiye’den Bulgaristan’a giriş yapan yaşlı kadınları, etnik Bulgar partilerine oy vermeyecekleri gerekçesiyle tartakladılar. Radev’in kurdurduğu o zamanki teknokrat hükümet ise, bu gibi yasadışı hareketlere karşı hiçbir tedbir almadı. HÖH/DPS ise, buna sessiz destek verdi. Böylece 2017 yılında, azınlık haklarına değinen tek parti olan DOST partisinin önü kesilmiş oldu.
Nihayet, 4 Nisan 2021 seçimlerinden sonra, bu yasadışı karardan dönüldü ve Türkiye’deki seçmen sandığına konulan kısıtlama kaldırıldı(Tabi Avrupa ve Amerika’dan gelen baskılar sonucu).
Karadayı’nın Türkiye ziyareti de bundan. 11 Temmuz’da tekrarlanacak olan Bulgaristan genel seçimlerinde, Türkiye’de oy kullanacak olan Bulgaristan vatandaşlarına kolaylık sağlanması için kapı kapı dolaşıyor…
HÖH/DPS, 2009 Bulgaristan genel seçimlerinde, Türkiye’den 90 binden fazla oy almıştı. Şimdiki şartlarda Türkiye’den gelecek 90 bin oy, 11 milletvekili daha fazla demek…
11 Temmuz Bulgaristan genel seçimlerinde, Türkiye’den iyi bir seçmen katılımıyla 100 binden fazla oy alırsa, HÖH/DPS, Bulgaristan’da 2. veya 3. parti olabilir. Yani iktidara talip olabilir. İstesek de istemesek de şu an, gerek Bulgaristan’da, gerek Türkiye’de yaşayan Türkler açısından, HÖH/DPS, tek seçenektir. Çünkü diğer parti temsilcileri, çocukluklarından beri, Türk düşmanlığı ile yetişmişlerdir. Bunların arasında HÖH/DPS, kötülerin iyisidir.
Karadayı’ya gelince…
Karadayı, Paşmaklı Karabulak( Smolyan, Borino) doğumludur. Karabulak köyünün tamamı Türk asıllı olmasına rağmen, Paşmaklı ilindeki Pomaklar, 1974 yılında asimile edilirken, Karabulak ve civar köylerdeki Türklerin isimleri de Hıristiyan- Slav isimleriyle değiştirildi. Karadayı o zaman 3-4 yaşında olsa gerek…
Ahmet Doğan gibi bir hainin sadık hizmetkarı olduğuna göre, Mustafa Karadayı’nın da Türk kimliğini veya İslam değerlerini pek benimsediğini zannetmiyorum. Çünkü 1989 yılından beri, HÖH/DPS, Bulgaristan’da Türklere yönelik gizli asimilasyonun bir parçası olmuştur!
Karadayı’da, şimdiye kadarki siyasi çalışmasında Türklerin gizli asimilasyonuna değinmemiş ve en son Türkiye’de temaslarda bulunmak için giderken dersini iyi çalışmamıştır…
Karadayı, Bulgaristan’da Türklere yönelik gizli asimilasyon sürecinin devam ettiğini yeni anlamış. Oysa Bulgaristan’da Türkçe seçmeli ders olsa da, 1993 yılından 2019 yılına kadar Türkçe ders kitapları basılmadı. Basılan Türkçe ders kitapları da 150 sayfadan ibaret. Bir nevi göz boyamak için… Karadayı, Bulgaristan’da yardımcı Türkçe ders kitaplarının 2013 yılında basıldığını bilmiyor.
Karadayı, şunları da bilmiyor:
Bulgaristan İlköğretim 6. sınıf müzik dersinde, 1822-1886 yılları arasında yaşamış olan Dobri Çintulov diye birisinin “Neredesin, sadık sen halk aşkı” (“Къде си, вярна ти любов народна?”) şiiri, melodisi başka eserden aşırılmış bir şarkı olarak okutulmaktadır(Ben bu şiirin de Rus eserlerinden aşırma yapılarak, Bulgarca’ya uydurulduğunu düşünüyorum. Çünkü bu kişi adına, sağlığında sadece üç şiir basılmıştır. Bunların arasında da söz konusu şiirler yoktur). Bu şiir, sekiz kıtadan oluşmaktadır, fakat müzik dersine birinci, ikinci ve dördüncü kıtaları konulmuştur. Bu şiirin sansürlenen üçüncü kıtası ise şöyledir: “Kuşaklara ince kılıçlar donatın/ baba toprağı için kalkın/ kesin Türk kabilelerini/ doldurun onların cesetleriyle/ geniş düzlükleri/ derin vadileri!” Şiirin dördüncü kıtasının orijinali, “kafir Müslümanlar!” şeklinde bitmektedir. Fakat müzik dersinde, şiirin yazarına saygısızlık yapılarak “Kafir düşmanlar!” olarak değiştirilmiştir.
“Ne güzel, Türk ve Müslüman karşıtı olan dizeler sansürlenmiş” diyebilirsiniz. Fakat Bulgaristan’daki öğretmenlerin çoğu, “Yeniden doğuş ruhu” ile yetişmişlerdir ve çocuklara bu şiirin tamamını okumalarını tavsiye ettikleri bilinen bir gerçektir. Bulgaristan gerçeğini yakından tanıyanlar, burada bir Ali Cengiz oyunu olduğunu çok iyi bilmektedir.
Ne ilgisi varsa, şiirin başına da, büyük harflerle ,“3 Mart, Bulgaristan ulusal bayramı” yazmışlar. Burada, 3 Mart 1878 yılında Osmanlı- Rusya savaşından sonra imzalanan Aya Stefanos(Yeşilköy) antlaşmasına atıfta bulunuluyor. Oysa bu antlaşma, Berlin antlaşmasının imzalandığı 13 Temmuz 1878 tarihine kadar, yani sadece 4 ay, on gün yürürlükte kalmıştır. Görüldüğü gibi, “Yeniden doğuş ruhu”, -trajikomik bir şekilde- 12 yaşındaki çocuklara, Aya Stefanos antlaşmasının özlemini yaşatmak istiyor…
Bir başka İlköğretim 7. sınıf edebiyat dersi kitabını hazırlayan Mariya Gercikova, Olga Popova ve İliyana Krısteva kadın üçlüsü ise, Türk ve Türkiye düşmanlığını açıkça kusmuşlar.
Bu üç kadın, aynı Dobri Çintulov’un bir diğer “eseri” olan “Kalk, kalk yiğit balkanlı” (Стани, стани юнак балкански) şiirini, İlköğretim 7. sınıf edebiyat dersine koymuşlar.
Bu şiirin son dizeleri şöyle bitmektedir:
“… Otoman yarımayı/ kara bulutların altında kararsın!/ Bayraklarımızı dalgalandıralım/ bizim toprağımız aydınlansın/ isimlerimizi yüceltelim/ telef olsun Türk kabileleri”
Şiirin altına da şöyle bir açıklama eklenmiş:
“otoman yarımayı: Türkiye’nin ulusal bayrağı”
Oysa, Türkiye ulus devleti, Dobri Çintulov’un ölümünden 37 yıl sonra kurulmuştur, yani 1923 yılında…
Şimdi dönelim Mustafa Karadayı’nın “vatan” açıklamasına:
Karadayı “vatan” değil, atalarımızın Anadolu’dan geldiğini bahsederek “anavatanımız Türkiye” demiştir.
Karadayı, bunu belki kasıtlı olarak söylemiştir. Türkiye’deki HÖH/DPS oylarını arttırmak, aynı zamanda seçim barajı altında kalan Bulgar etnik milliyetçilerinin oylarını da… Yani bir nevi danışıklı dövüş.
Çünkü perde arkasından Bulgar etnik milliyetçilerinin ve HÖH/DPS’nin ipleri aynı yerden çekildiği, bilinen bir gerçektir!
Ancak Dobri Çintulov’un “şiirleriyle” yetişen Bulgar etnik milliyetçileri ve totaliter rejimin askeri okulunda “Türkler bizim topraklarımızı domates sırıklarıyla almaya gelecekler.” dersleriyle yetişen general Radev’ten başka bir demokratik yaklaşım beklenemez?…
Bulgaristan’da 140 senedir Osmanlı egemenliğinden kurtuluş yerine, “Türk boyunduruğundan kurtuluş” devamlı karlı bir deyim olmuştur. “Türk boyunduruğu” baskısıyla komşu Türk zorunlu göçe zorlanmıştır, onun işlediği toprak, çalıştırdığı dükkan. evi, atları, inekleri, koyunları, keçileri vs gibi malları, en çok Türk düşmanlığı yapan etnik Bulgar milliyetçilerinin eline geçmiştir.
Yeni dönemde ise, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin vatandaşlık haklarını gasp etmek de karlı iş olmuştur. Yakın geçmişte “askerlik” altında 27 ay inşaatlarda veya demiryollarında angaryaya çalıştırmak, etnik Bulgar milliyetçileri için karlı iş olmuştur. Dört sene önce ise, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin seçme ve seçilme haklarını gasp etmek gibi eylemler, dünyada yankı bulmuştur… Neticede “Vatansever Cephesi” iktidar ortağı olmuştur. Bu da en büyük mafya yapılanmasını, Avrupa fonları yağmalamasını, son dönemlerin en büyük yolsuzluklarını getirmiştir!
Durmuş Arda
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.