Netflix’in Türk yapımı Kulüp dizisini, herkes öve öve bitiremiyor…
Bence Türk artistlerin başarılı oyunlarını bir tarafa bırakırsak, dizi, Türk tarihini çarpıttığı gibi, seyircilerin bilinçaltına Türk düşmanlığı da aşılamaktadır.
Kulüp dizisi, 1937-1955 yıllarında, İstanbul’da sözde yaşanmış bir olayı anlatmaktadır
Dizinin baş kahramanlarından Yahudi asıllı Matilda, zengin olan babasının varlık vergisi kanunu döneminde sakladığı bir miktar parayı, kendi çalışanlarından birisinin yetkililere bildirdiğini ve bunun karşılığı yetkililerden bir miktar para ödülü alarak ihanet ettiğini öğreniyor. Matilda, bu ihanet edenin, babasının en güvendiği, kendisinin de sevgilisi olan ve hamile bırakan, fakat onun aşkına sahip çıkmayan Türk asıllı Mümtaz’ı tabanca ile öldürdüğü için ömür boyu hapis cezasına çarptırılıyor. Matilda, Raşel isminde bir kız çocuğu doğurduktan sonra cezaevine giriyor. Fakat 17 yıl cezaevinde yattıktan sonra, genel af nedeniyle serbest bırakılıyor.
Aynı dönemde, İstanbul’da bir Yahudi yetimhanesinde büyüyen kızı Raşel, 17 yaşındadır ve özgür ruhlu bir kızdır. Raşel, bir kız arkadaşı olan Tasula’nın kimliğinin, bir Gazino- Kulüp’te rehin tutulduğunu ve bu sebepten dolayı zorla çalıştırıldığını öğrendikten sonra, aynı kız arkadaşının kimliğini almak için, gece, aynı Kulüp’e giriyor, fakat yakalanıp polis nezaretine atılıyor.
Yeni cezaevinden çıkmış Matilda, kızını nezaretten çıkarmak için karakola gidiyor. Yahudi cemaat temsilcilerinin araya girmesinden sonra, Kulüp müdürü Türk asıllı Çelebi’de şikayetinden vazgeçmek için karakola gidiyor. Fakat Raşel’in Matilda’nın kızı olduğunu öğrendikten sonra, bundan vazgeçiyor. Çelebi, kızı hakkında şikayetinden vazgeçmesi için, Matilda’ya boş senet imzalatıyor ve kimliğine de el koyarak Kulüp’de çalışma şartı koyuyor. Matilda, kızının serbest kalması şartıyla bunları kabul etmek zorunda kalıyor. Daha sonra anlaşılıyor ki Çelebi, seneler önce Matilda’nın babasının yanında çaycı olarak çalışmış ve gençliğinde Matlda’ya platonik aşk besleyen birisiymiş.
Matilda’ya beslediği aşka karşılık bulamayan Çelebi, daha sonraki hayatında çok katı ve acımasız birisi oluyor.
Bu arada Raşel, Türk asıllı İsmet Denizer isimli taksiciye aşık oluyor ve ondan hamile kalıyor.
Dizide, Matilda ve kızı Raşel’in inişli çıkışlı ilişkilerine şahit oluyoruz…
Kulüp’te yaşanan olaylara gelince…
Kulüp müdürü tüm personele kötü davranıyor…
Kulüp patronu Orhan’ın, çok iyi niyetli birisi olup, aslında Niko adında bir Rum asıllı olduğu ve 1922(!) yılında, annesiyle birlikte kimlik değiştirdiğini öğreniyoruz.
Kulüp personeline köyden heybeleriyle gelen iki Türk asıllı gencin katıldığını görüyoruz; birisi saf, dindar, dünyadan bihaber Hacı, diğeri ise, daha sonra 6-7 Eylül olaylarının faillerinden birisi olan Bahtiyar…
Kulüp’e assolist olarak alınan Türk asıllı Selim Songür ise hayalperest, Türk kültürüne yakışmayan nahoş, kadınsı hareketler sergileyen birisi…
Dizinin son 10’uncu bölümü, İstanbul’da 6-7 Eylül 1955 yılında, Rumların ve az da olsa diğer azınlıkların iş yerlerine ve evlerine yapılan saldırılar canlandırılmış…
9 aylık hamile olan Raşel, sokakta bu olayların ortasında kalıyor ve arka planda şu şarkı sözü duyuluyor:
“Varlıklı bir ailenin kızıydım ben
Çile nedir bilmezdim ben
Sonra sana aşık oldum, alçak
Sen beni hizmetçi yaptın…”
Burada “alçağın” hangi kökenden olduğunu tahmin etmek çok zor olmasa gerek…
Bu arada 6-7 Eylül olaylarının, Balkanlarda, Kıbrıs’ta Türklere yapılan saldırılar sonucu değil de, Türk derin devletinin veya istihbaratın adamı olan Kürşat’ın organize ettiğini öğreniyoruz.
Aynı Kürşat, Kulüp sahibi Orhan’ın gerçek kimliğini öğreniyor ve Niko- Orhan’ın aklını yitirmiş annesi tarafından maşayla öldürülüyor…
Raşel, doğum yaptığında, duvardaki takvim 6 Eylül 1955 tarihini gösteriyor…
Bu tarihten 9 ay öncesinde Matilda’nın cezaevinden çıktığını hesaplarsak, 6 Aralık 1954 tarihine denk geliyor…
Yani Matilda cezaevinden Kasım veya Aralık 1954 yılında çıkıyor.
17 sene geriye dönersek, -diziye göre- Türkiye’de varlık vergisi kanunun varlığı 1937 yılının son aylarına denk geliyor. Oysa Türkiye’de varlık vergisi kanunu bundan tam beş sene sonra, yani Kasım 1942 yılında çıkartılmıştır. Üstelik varlık vergisi kanunu, tüm Türk vatandaşlarını kapsıyordu, sadece azınlıkları değil…
Kulüp dizisinin senaryosu, senaristlerden birisi olan Rana Denizer’in ailesinin yaşadıklarından esinlenerek Rana Denizer, Aysin Akbulut ve Necati Şahit tarafından yazıldığı, dizinin yönetmenliğini Seren Yüce ve Zeynep Günay Tan ikilisi tarafından yapıldığı bilinmektedir.
Bu beşliden hiç yoksa birisinin, varlık vergisi kanununun ne zaman çıkarıldığını bilmemesi imkansızdır!
Her nedense, bu Kulüp dizisinin yapımcıları, varlık vergisi kanununu Atatürk’ün yaşadığı döneme denk getirmişler. Rum Niko’nun, Orhan oluşunu 1922 yılına denk getirdikleri gibi. Yani Kurtuluş Savaşının zafer günlerine.
Kulüp dizisinde, İstanbul’da yaşayan Yahudilerin, Türklere “vedre” dediklerini öğreniyoruz. İbranice’de “vedre” kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorum. Ancak Slav dillerinde vedre veya vedro, ağaçtan yapılmış kova anlamına gelmektedir.
Kulüp dizisinde Türklerin hepsinin kötü niyetli; Yahudi, Rum ve Ermeni gibi azınlıkların ise, ne kadar iyi niyetli oldukları görülüyor.
Bilindiği gibi, bir dönem, Hollywood filmlerinde, genelde zenciler ya doğal sebeplerden ölüyor veya öldürülüyorlardı, böylece seyircinin bilinçaltına “iyi de olsa, kötü de olsa zencilerin ölmesi gerekiyor” fikri aşılanıyordu.
Kulüp dizisinde de üç Türk öldürülüyor; Mümtaz, bir kadın hizmetçi ve Kürşat… Yani seyircinin bilinçaltına, “Türklerin öldürülmesi gerekiyor” fikri aşılanıyor…
Kulüp dizisinde, seyirciye “Türkler sorumsuz, iş bilmez, dünyadan kopuk, dağdan gelip bağdaki azınlıkları kovan bir etnik gruptur” mesajı veriliyor.
Neresinden bakılırsa bakılsın Netflix’in Kulüp dizisi, bir Türk düşmanlığı yapıtıdır!
Durmuş Arda
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.