DOLAR 33,9008 0.03%
EURO 37,6352 -0.04%
ALTIN 2.809,880,81
BITCOIN 20454544.14945%
Kırklareli
27°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

Bulgaristan’da Türk olmak!

Bulgaristan’da Türk olmak!

ABONE OL
30 Temmuz 2016 08:40
Bulgaristan’da Türk olmak!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Merhabalar,

Adım Hasan{Ülkedeki yaygın olan ksenofobiden (yabancı düşmanlığı) dolayı gerçek adımı gizlemek zorundayım}. Ben etnik Türk’üm veya doğrudan Türk, diğer yüz binlerce sülale gibi, benim sülalem de Osmanlı İmparatorluğunun 1878 ve 1913 (Güney Bulgaristan) yenilgilerinden sonra, şimdiki Bulgaristan topraklarında kalmıştır.

Kırcaali’ye bağlı küçük bir kasabada 1973 yılında doğdum. Daha beş yaşındayken Bulgaristan devleti tarafından anadilim dışında eğitim almam ve anadilim dışındaki bir dille iletişim kurmaya zorlandım, bu dil de Bulgarcaydı.  Bulgar dili için ayrı alfabe(Kirili) olduğu belleğime aşılandı, bu alfabeyle yazdığım için gurur duymak zorundaydım.  Bu alfabenin, Yunan alfabesinden farklı olduğunu, Bulgaristan için özel bu alfabeye herkes(Yunanlar dışında) inanıyordu. Büyüdükten sonra anladım ki, Kiril alfabesindeki gereksiz Щ(şt), Ю(yu), Я(ya) ve  Ь( o harfi ile birleştirerek “yo” diye okunur) çıkarıldığında, bu alfabenin, Yunan alfabesinden hiçbir farkı yoktu.

Daha sonraki senelerdeki tarih derslerinde anladım ki, benim atalarım veya Türk etnik grubundan olanlar insanlar, 500 sene Bulgaristan topraklarında bir nevi köle sahipleriymiş. Bulgarların Türklerin “köleleri” olması, bende derin izler bıraktı. Daha sonra 10 yaşlarıma geldiğimde, “ Köle İsaura” dizisini seyrettikten, “kölenin” gerçek anlamını öğrendikten sonra şu soruları sormaya başladım: Bir insan hem “köle,” hem mal mülk sahibi olabilir mi? Osmanlı dönemindeki Bulgaristan’da bir köle, nasıl oluyor da Avrupa’da okuyabiliyor ve serbestçe dünyayı dolaşabiliyor? En çok da şunu soruyordum: “ Neden Bulgar ‘köleler’ vergi ödüyormuş?! Tersi, vergi ödüyorsan, demek gelirin var, gelirin varsa sen köle olamazsın!

Daha o zamanlarda farkına vardım ki, sadece Balkan ülkelerinde ve Bulgar folklorunda olan bu “Türklerin altındaki kölelik” temiz bir palavra, fakat her nedense bütün Bulgarlar, atalarının özgür insanlar olmadıklarını ve 500 sene köle olduklarını iddia etmektedirler! Belki de “mağdur” rolü oynamak, bugünkü Bulgaristan’daki fakirliğin ve ksenofobinin gerekçesi olabilir.

Daha sonra, benim atalarımın( veya onların etnik grubundan olanlar) canavar ve zorba olduklarını, onun için Bulgarlar onlara karşı savaştıklarını, bana yavaş yavaş ve yüzsüzce empoze etmeye çalıştılar. Özellikle onun için Bulgaristan tarihinde kahramanların oluştuğunu ve bugün, – Türk olmama rağmen – bu kahramanlara saygı duymam gerektiğini?!…

Bu arada ben Türk ve Müslüman bir ailede, Türk köyünde ve Türk belediyesinde, Türk kültürünü tamamen yaşayarak ve Müslümanlık erdemlerini öğrenerek yetiştim. Bir Türk ve Müslüman bir ailenin çocuğu olarak evimde mutluydum, fakat okulda daima şu konu üzerinde düşünmem gerekiyordu: “Türklerin zulmü” veya “ Müslümanların geri kalmışlığı!”

Bugün  “Demokrasiden” ve sözde “ Bulgaristan devletindeki büyük hoşgörüden” 25 sene sonra, ben Kırcaali’de yaşıyorum.   Bugün her saat başı yüksek desibelli hoparlörlerden, “Dövüş zamanı geldi, kalplerimiz çarpıyor” marşı çalınıyor, böylece burada Atalarımın kurduğu şehirde istenmediğim hissi yaratılıyor. Şehirde “ doğal” olarak sadece etnik Bulgarlardan oluşan sayısız anıt vardır ve bunlara her ay da “onurlu” ve “layık”   bir Bulgar’ın büstü eklenmektedir. V. Delov’un ( Balkan Savaşında Kırcaali’yi işgal eden general) anıtında, “ şehri Türklerden kurtardı” yazıyor. Ancak Vikipedi( Bulgarca versiyonunda), “ kurtuluş” kelimesinden farklı, “ Kırcaali çarpışması esnasında, kent boşaltılmıştır, Bulgar ilerleyişi esnasında, Türk halkı toplu olarak kaçmıştır.” cümlesi vardır. Tarihi bir gerçek var ki, Kırcaali ve bölgesi Bulgaristan’a bağlanmıştır( Balkan Savaşından sonra).

Bulgaristan’da gerek devlet başkanı, gerek diğer devlet görevlileri sıkı sık, “Sayın Bulgarlar” diye söze başlarlar, bu iki kelimeyle “bizim” politikacılar ve devlet adamları, biz Bulgaristan’da yaşayan Türkleri ve diğer etnik grupları kendi izleyicileri arasından çıkarmaktadırlar. Ben şahsen Türk televizyonlarını da seyrediyorum, hiçbir Türk siyasetçisini, “ Sayın Türkler” derken duymadım, diğer etnik gruplara zarar vermemek için, her zaman “Değerli vatandaşlar” diyorlar.

Bugün  “Demokrasiden” ve sözde “ Bulgaristan devletindeki büyük hoşgörüden” 25 sene sonra, topluma açık yerlerde hala anadilimi kullanma hakkım yok. Diğer tarafta “zorba” Osmanlı İmparatorluğunda hiçbir dile kısıtlama getirilmemiştir. Saygı gören prof. B. Dimitrov’un (milliyetçi çıkışlarıyla ünlü olan tarihçi), kendi kitabında belirttiği gibi, bazı dönemlerde Osmanlı sarayında Slav( Bulgarca dahil) dili en yaygınmış.

Bugün “demokrasiden” 25 yıl sonra, Kırcaali ve bölgesinde yaşayan Türklerin sadece % 5’i devlet dairelerinde çalışabiliyor, bu Türklerin eğitimsiz veya mesleki yönden deneyimsiz oldukları için değil, ” Türkleri ve Müslümanları devlet görevlerinden uzaklaştırma” politikasından kaynaklanıyor,  DANS ( Milli Güvenliğin Devlet Ajansı) ve bazı siyasi partilerin faaliyetleri, hemen hemen sadece bundan ibarettir.

Saygıdeğer yayın kuruluşu, bunlar sadece benim görüşlerimdir, fakat inanıyorum ki, yüz binlerce Türk ve Müslüman’ın hissettikleri de aynı doğrultudadır.

Ben soruyorum: Bu durum değerlendirmesinde, biz Türklere karşı en küçük yaşlardan beri yürütülen düşmanca davranışlardan sonra, bu devlete vatanseverlik duygularıyla bağlanabilir miyiz?

Üstelik sözde, “Soya dönüş süreci” döneminde bize yapılan işkencelerden söz etmedim, hatırladığıma göre bu, tüm Bulgarlar için olağanüstü mutluluk verici bir olaydı, “aşağılık” Osmanlı “köleliğinin” intikamı alınmıştı. Son günlerde gündemde olan Müslüman çocuklarına domuz eti yedirilme politikasına da değinmedim. Bu Müslüman çocuklarını, kendi kültüründen ve dininden koparmak için, Bulgaristan devlet politikasının bir parçasıdır.

Öyle bir devlette yaşıyoruz ki, milliyetçi politikacılar tutkuyla “ Devlet Bulgaristan ise,  burada yaşayanların hepsi Bulgar’ dır” diyorlar. Fakat heyecan vatandaşlar arasında çıkan etnik kavgalarda da devam ediyor, bir etnik grubu aşağılamak için “ Çingene” sözcüğü kullanılırken, aslında doğru olarak bir etnik gruptan bahsediliyor.

Sorun şudur: İnsanlar birbirlerine önyargısız yaklaşmaları ve oldukları gibi kabul görmeleri için ve gerçek kavramları ile anılmaları için etnik gruplar arasında illa ki çatışma mı çıkması gerekiyor?

Saygılarımla,

Hasan:   Bugün Bulgaristan’da yaşayan Türklerden birisi

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.