DOLAR 34,0914 0.09%
EURO 37,6349 -0.01%
ALTIN 2.745,220,10
BITCOIN 19527465.43272%
Kırklareli
25°

KAPALI

SABAHA KALAN SÜRE

Görev adamı değil, dava adamıyım!

Görev adamı değil, dava adamıyım!

ABONE OL
16 Ocak 2017 16:47
Görev adamı değil, dava adamıyım!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bulgaristan’ da yaşayan Türkler açısından, son aylarda çok  ilginç olaylar yaşanıyor.

Eskiden Bulgaristan’daki Türklere bir don biçilmişti, o da, HÖH/D(p)S çevresinde toplayıp, Hıristiyan-Slav kültürüyle bütünleştirmek… Maalesef buna, dönem dönem Ankara bürokrasisi de önayak oldu.

Bir sene önce, Lütfi Mestan’ın HÖH/D(p)S başkanlığından azledilmesinden sonra, “takke düştü kel göründü” ve herkes saflarını tutmak zorunda kaldı.

Kendisini Türk hissedenler ve Türk bilinci olanlar, yeni kurulan DOST  partisi saflarında yer almaya başladı.

DOST partisinin başkanı Lütfi Mestan, artık “Ne mutlu Türküm diyene” diyebiliyor. Bu sözleri, daha önce siyaset yaptığı partide söylemesi imkansızdı.

Ancak Bulgaristan’da yaşayan Türklerin bilinçlenmesini istemeyen bazı çevreler, bundan çok rahatsız oldu ve kendilerine bağlı basın organlarıyla topyekun saldırıya geçtiler. DOST Partisi, bu saldırıları bertaraf etmeye çalışarak, karşılarında eski totaliter rejiminden kalma güçlü bir mekanizmanın olduğunun bilincindedir. Yani eski rejimin gestaposu sayılan DS’nin eski ajanları veya onların uzantılarının, hala görev başında olduğunu…

DOST partisini desteklediğim için, son günlerde bu saldırılardan bende nasibimi alıyorum.

Geçenlerde Kırcaali’de Bulgarca yayın yapan bir sitede hakkımda şu iftiralardan oluşan bir yazı çıktı:

“Bağımsız milletvekilleri Lütfi Mestan ve Şabanali Ahmed  ikilisinin ekibinden Durmuş  Yusuf Arda, Türkiye’ye giriş yasağı olan kişilerin listesini, aynı ikili tarafından hazırlandığını itiraf etti…  Kendisi, bağımsız milletvekili Lütfi Mestan grubunu övmek ve eski partisi hakkında negatif yayınlar yapmak  için ‘Bosfor’ çevresi tarafından angaje edilmiştir…

Durmuş Yusuf, gazete yönetimimizde ne arıyor?

Cevdet Mustafa’nın Altay derneği mutfağından yaptığı şok yaratacak gerçeklerden  sonra, Yusuf’un savcılıkla başı dertte. Bu delillerden bir kısmı bizim elimizde. Yusuf, bu delillerin savcının eline geçmesinden korktuğu için kendisini affetmemiz için bizden af diliyor.

 Bizden ikinci ricası ise, ‘Türkiye konsolosluğu beslemesi olan pazardaki bir okuma evinin sekreterini saf dışı bırakılması’ çünkü kendisi bundan zarar görüyormuş. Yusuf, Kırcaali bölgesinde faaliyet yürütmek için, Sofya’daki Türkiye Büyükelçiliğne 100 000 Euroluk bir proje sunduğunu, fakat bunun için okuma evinin sekreteri engelmiş.”

 Bunları okuduktan sonra, karşımda etik  kural, şeref, namustan yoksun  birilerinin olduğunu anlamak zor olmadı … Zaten HÖH/D(p)S gibi, kendi halkını satan bir oluşumu destekleyen birilerinden başka bir davranış beklemek saflık olurdu.

Ancak açıkça belirtmek isterim ki:

– DOST Başkanı Lütfi Mestan ve DOST Partisi Milletvekili Şaban Ali Ahmet ile hiçbir ekip çalışmasında bulunmadım.

-“Bosfor” (kimlerden bahsediliyorsa) çevresi, diye birileriyle yakından veya uzaktan hiçbir bağlantım yok.

– Benim hakkımda  ellerinde suç unsuru olduğu iddia eden  söz konusu gazeteye hayatımda hiç gitmedim, hiçbir konuda “beni affedin” demedim. Sadece benim hakkımda yazılan yazılara,- e posta yoluyla- cevap niteliğinde sadece iki  yazı gönderdim. Alçaklığın bu kadarıyla karşılaşacağımı bilsem onları da göndermezdim. (Sonradan öğrendim ki, birçok insan bu gazeteyi muhatap almıyormuş,  bu gazete tarafından atılan çamurlara cevap yazısı yazmaya gerek dahi görmüyorlarmış, çünkü bu gazetede çalışanlar, her yazılan cevabı evire çevire çeşitli şekillere sokuyorlarmış).

– “Pazardan bir okumaevi sekreteri” tanımıyorum, kimden bahsedildiğini de bilmiyorum.

– Sofya’daki Türkiye Büyükelçiliğine şimdiye kadar hiçbir  proje sunmadım.

Anlaşılan birileri,  kendileri gibi beni de görev adamı olduğumu düşünüyorlar…

Çocukluğumda komşuların meyve ağaçlarına “dalma” dışında, şimdiye kadar hiçbir suç işlemedim. Benim hakkımda elinde suç delili olup da saklayan, gerekli makamlara bildirmeyen birileri varsa müfteridir, alçaktır, şerefsizdir…

Bulgaristan’da 10, Türkiye’de de 20 olmak üzere, toplamda 30 yıl çalışma hayatım vardır. Geçimimi her iki tarafta aldığım emekli maaşlarımla sağlıyorum. Hayatımın  hiçbir döneminde birilerinden emir alarak, görev adamlığı yapmadım. Hep dava adamı oldum.

Bulgaristan gerçeğini kaleme alırken, bunu, bir yerlerden, birilerinden veya istihbarat servislerinden emir aldığım için değil, dava adamı olduğum için yapıyorum. Bir yerlere giderken veya bir faaliyet yürütürken makam  aracımla değil, kendi aracımla, yakıt masrafını kendi cebimden karşılıyorum, diğer harcamalarımı da öyle, yani çocuklarımın rızkından…

Hiç kimseyle göbek bağım yoktur.  Onun için yeri geldiğinde Cumhurbaşkanlarını, Başbakanları, Büyükelçileri, Parti Başkanlarını, Milletvekillerini vs eleştirebiliyorum.

Son dönemde Bulgaristan’da DOST Partisini destekliyorsam, birilerinden emir aldığım için değil, aynı parti senelerdir benim savunduğum değerlerin bir kısmını benimsediği ve Bulgaristan’daki Türkler açısından kötülerin en iyi partisi olduğu içindir.

Evet! Ben buyum!

Bir dava adamı olarak kalemimle veya eylemlerimle,- sağlığımın ve  ömrümün yettiği sürece –  Bulgaristan’da ezilen Türklerin haklarını ne pahasına olursa olsun savunmaya devam edeceğim. 

Beni şu veya bu şekilde korkutmak isteyenlere  de şunu söylemek istiyorum:

Ben beyaz gömleği çoktan giymişim, iftiralarla miftiralarla, savcıyla mavcıyla beni yıldıramazsın(ız), korkutamazsın(ız)!

Durmuş Arda 

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.