HÖH/D(p)S’nin iplerini elinde tutan, aynı partinin resmi “fahri başkanı” da olan Ahmed Dogan adından, birkaç gün önce Bulgaristan toplumuna basın yoluyla bir açık mektup yayınladı.
Bu mektubunun ilk satırlarında, Ahmed Dogan, “ birleştirici vatanseverlik” ten bahsediyor ve “Bir Özgürlük Havarisi olan Vasil Levski anısı karşısında saygıyla eğiliyorum. Çünkü bu, onun ortak maneviyat toprağımıza ektiği tohumların filizlenmesidir.” diye devam ediyor.
Peki, Vasil Levski kimdir?
Vasil Levski, Osmanlı İmparatorluğuna karşı mücadele etmiş olan bir komiteci olmakla birlikte, 14 yaşındaki bir çocuğun da katilidir. Bu nedenden dolayı, Osmanlı idaresince 1872 yılının sonunda yakalanmış, 1873 yılının başında da çocuk öldürdüğü için yargılanıp, asılarak idam edilmiştir. Yargılandığı mahkeme heyetinin, sadece Türklerden veya Müslümanlardan oluşmadığı, etnik Bulgarların da Vasil Levski’nin idam cezasını imzaladığı bilinse de, bu, Bulgaristan’da Türklere karşı bir kin ve düşmanlık vesilesi olarak hep gündemde tutulmuştur.
Benim bakış açımdan, bir insan ne kadar devrimci olursa olsun, onun çocuk katili olduğu gerçeğini gölgeleyemez.
Tabi ki, bu bir bakış açısı…
Ancak, 17 aylık Türkan bebeğin, 16 yaşındaki Mümün Ahat’ın katillerine ödül veren ve senelerdir onları yargılanmasını engelleyen bir zihniyetin beslemesi olan Ahmed Dogan’dan farklı bir bakış açısı da beklenemezdi zaten…
Ahmed Dogan, mektubuna şöyle devam ediyor:
“Bugünkü güncel siyasette, Bulgaristan birleştirici vatanseverliği, farklılıkların beraberliği zorunluluğundan kaynaklanmaktadır… Toplumsal bilincin ve öz bilincin ve kısmen ulusan bilincin oluşumu, milli çıkarların dinamikleri üzerine tasarlanmıştır. Bulgaristan’ın geleceği için, NATO ve AB’ye katılma vizyonu ve hedefi vardı. Tabi ki, bu, gerçekleştirilen doğru bir stratejiydi. Fakat aşırı beklentiler, milli öz bilincin değerli temellerine ve etkinlik güdüsüne negatif etkiler yaptı…
İlk geçiş(demokrasiye) yıllarında dahi, tüm ‘Ilımlı ve akıllı Bulgar milliyetçiliğinin’ gerekli olduğu fikrini lanse etmiştim. Aslında bu milli öz bilinç, tüm Avrupa devletlerinin dokusunda olan bir gerçektir. Maalesef anlaşılmadım. Fakat şimdi kader kapımıza dayandı… Avrupa milliyetçiliği, tarihten gelen inişli çıkışlı dönemlere dayanmaktadır, yani geçmişin yükseliş dönemlerine veya tarihten gelen yenilgi ve ezikliklere kodlanmıştır. Bunların her biri, özellikle Balkanlar’da bölünmelere, karşı koymalara ve tarihten rövanş alma arayışlarına neden olmaktadır. Çeşitli partilerin seçim kampanyalarındaki duruşu, en hafif deyimiyle, düşündürüyor, rahatsız ediyor ve endişelendiriyor…
… Bu durumda herkesin anlaması gerekiyor ki, baskı, şantaj, zorlama ve tehditler, Neo Osmancılığın ‘demokratik’ yollarla meşrulaştırma amacı gütmektedir. Oyun ya hepsi, ya hiç!!! Balkanlar’da ve Avrupa’da çatışma ortamı yaratılırsa, benim için bu sürpriz olmayacak. Çünkü 16.04.2017 tarihinde, Komşu Türkiye’de, Kemalist Türkiye Cumhuriyetini, saltanata çevirmek için referandum yapılacak. Çılgınlık. Fakat gerçek…
Şimdi biz; Hıristiyan, Müslüman ve tüm etnik gruplar, bizi denetlemek ve yönetmek isteyenlere tarihi bir ders vermek durumundayız…
… Bunda Birleştirici vatanseverliğin doğuşunu ve gücünü görüyorum. Nadir bir olgudur, çünkü sadece Bütünün toplu olarak tehlikeye girdiği zaman uyanır!
Ruhlarımızı yıkıcı enerjilerin ayrılığı, çatışma ve nefret duyguları kaplarsa, birbirlerimize güvenme isteği yoksa, yoksulluğu ve düşük yaşam standartlarını yenemeyiz!…”
Mantığa bakar mısınız? Bu “Birleştirici vatanseverlik” nasıl olacak? Sen saraylarda oturacaksın, birkaç yandaşın ve oligarklarla şirketler çemberi oluşturup, kurduğun mafya düzeninin bir parçası olacaksın, sonra kalkıp, “Birleştirici vatanseverlik” diyeceksin!
Bu “Birleştirici vatanseverliğin” birleştirici idolü ise, bir çocuk katili olacak…
Senelerdir ulusun bir parçası saymadığın, yani dışladığın Türkleri, nasıl ulusun bir parçası yapacaksın?
-Türkler, Bulgaristan nüfusunun %10’unu oluşturmasına rağmen, devlet dairelerinde çalışan Türklerin oranını % 0.5’in altında tutarsan…
-Kırcaali gibi Türklerin %70-80 çoğunluk olduğu bölgelerde dahi, devlet dairlerinde çalışan Türklerin oranını %10’nun altında tutarsan…
-Ulusun bir parçası olan Türklerin çocukları Türkçe öğrenim görmesin diye 1993 yılından beri Türkçe ders kitapları basmazsan
-Ulusun bir bölümü sayılan Türklerin ve Pomakların atalarının katledildiği günleri, ulusal gün ilan edersen…
-Ulusun bir bölümünü işsiz güçsüz bırakıp, Avrupa’ya gurbete zorlayacaksın, yani etnik temizlik yaparsan…
Sonra çıkıp, “Ulus bilinci ve öz bilinci” diyeceksin!
Senelerdir Ankara bürokrasisi ve diplomasisi arkandayken Türkiye’yi öve öve bitiremeyeceksin, hatta “ Bulgaristan’ın Avrupa yolu, Çanakkale boğazından geçer!” diyeceksin!
Şimdi Ankara senin partin olan HÖH/D(p)S’e desteğini çektikten sonra, Türkiye’nin iç meselesi ile ilgili yapılacak olan referandumu, “Balkanlar’da ve Avrupa’da çatışma ortamı yaratılırsa, benim için bu sürpriz olmayacak.” diyeceksin.
Eski rejimin gestaposu sayılan DS’nin eski kadrolu ajanı Ahmed Dogan, mektubunun sonunda, “Birbirimize güvenme isteği yoksa, yoksulluğu ve düşük yaşam standartlarını yenemeyiz!…” diye yazmış.
Bulgaristan’da yaşayan Türkler, düne kadar kendilerine ve kutsal yerleri olan camilere saldıran ATAKA mensuplarını, HÖH/D(p)S milletvekili adayı yaptıklarına mı güvenecekler?
İşte eski bir DS ajanının ve şimdi köstebek gibi saklandığı Vitoşa eteklerindeki sarayından yazdığı veya birileri tarafından yazdırıldığı, “Birleştirici vatanseverlik” ve “ Ulus bilinci” aşılama yöntemi budur.
Trajikomik. Fakat gerçek!
Durmuş Arda
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.