Geçenlerde, “Siyaset alanında HÖH/D(p)S ne ise, kültür alanında da “Ömer Lütfi okumaevi” odur!” başlıklı yazımdan sonra, Müzekki Ahmed’in kızlarından birisi, bana cevaben, “Kişi kendinden bilir işi” yazısını yazmıştı. Bu yazı ilk yayınlandığında, sadece savunma mahiyetinde olduğu için pek önem vermedim. Fakat ilk yayınlanmasından iki hafta sonra, bir arkadaşımın “senin hakkında şöyle bir yazı var” diye gönderdiğinde ve yazıyı yeniden okuduğumda, aynı yazıya “Sen Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisine hakaret etmiş birisin.” ilavesi yapılmış olduğunu gördüğümde çok şaşırdım. Oysa yazı, “Bu sana son cevabım.” diye bitirilmişti…
Yani iki sene önce yazdığım bir yazıdan beni utandıracaklarını düşünerek “Sen sadece bize değil, koskocaman Büyükelçiye de çamur atıyorsun” gibilerinden bir ilavecikle, babasını aklama gayretleri…
İnternet arşivlerinde hayli araştırma yapmış olacaklar ki, benim daha önce Türkiye Cumhuriyetinin Sofya Büyükelçisi Süleyman Gökçe hakkında yazdığım bir yazımı bulmuşlar… Çünkü artık kullanmadığım bir blogspot sayfasında, kendi yazdığım yazıyı zor buldum…
2015 yılının Mayıs ayında, “Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi neyi kutluyor?”(http://sesyazarlar.blogspot.com.tr/2015/05/turkiyenin-sofya-buyukelcisi-neyi.html) başlıklı şöyle bir yazı yazmıştım:
“19 Mayıs, Kırcaali bölgesinde ve aynı bölgeden Türkiye’ye göç edenler arasında, “Cebel’in günü” olarak bilinir. Kalabalıkları oluşturanların çoğu da, Türkiye’ye göçe zorlanmış olanların eş, dost görmek için gelmeleridir…
Ancak senelerdir bu gün, Bulgaristan’da herhangi bir seçim öncesine rastlarsa, – geçen sene olduğu gibi – Jivkov rejiminin gizli servisi olan DS’nin eski ajanlarının kontrolünde olan HÖH/D(p)S partisinin seçim mitingi günü gibi olur. (Geçen sene bunu, “ Cebel’in gününde şerefsizlik” başlıklı yazımda belirtmiştim: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=1002).
Cebel damadı olmama rağmen, artık “Cebel’in gününe” yani HÖH/D(p)S’nin mitingine gitmeme kararı aldım…
Fakat Cebel rezaletini internetten takip ediyorum…
Her ne kadar Bulgaristan’daki yerel seçimlere beş aydan fazla bir süre kalmış olsa da, HÖH/D(p)S, bu sene de Cebel’in gününü, kendi mitingine çevirme fırsatını kaçırmamış…
Cebel’in merkezine kurulan kürsüye yine büyük harflerle “DPS” yazdırmış… Yani kendi HÖH/D(p)S mitingi gibi… HÖH/D(p)S yöneticileri ve aynı zihniyetin göçmen dernek başkanları sıfatındaki Türkiye uzantılarının Bulgaristan’da Müslümanlığı ve Türklüğü bitirmek için üstlendikleri görevlerinin başında olmasını artık anlıyoruz da…
Peki, bu parti mitinginin kürsüsünde, Türkiye’den gelen siyasi parti, diplomatik ve bazı belediye temsilcilerinin ne işi var?
Dünyanın herhangi bir yerinde, komşu ülkenin temsilcilerini bir parti mitinginde, bu kadar kullanılma örneği var mıdır acaba?
Peki, Türkiye Cumhuriyetinin Sofya Büyükelçisi Süleyman Gökçe’nin şu sözlerine ne denilmeli:
‘Bugün hem Türkiye’de, hem Cebel’de çifte bayram yaşanıyor. Bayramınızı tebrik ediyorum! Ne kadar mutlu bir tesadüftür ki, Cebel’in bayramı, Türkiye’nin bayramıyla aynı günde kutlanıyor. Burada eğer bu bayram kutlanıyorsa, sizlerin sayesinde kutlanıyor; sizin inancınız, azminiz ve kararlığınız sayesinde kutlanıyor. Bundan dolayı sizlere tebriklerimi, teşekkürlerimi sunuyorum!
Üç gün önce Razgrad İsperih Kemaller’de Demir Baba tekkesinde çok değerli milletvekillerimizle, sayın genel başkanla birlikte, yine Kuzeydoğu Bulgaristan’daki soydaşlarımızla, kardeşlerimizle buluştuk ve orada da bir önemli anma törenine iştirak ettik. Şehitlerin ruhları şad olsun! Onların hatıralarını yad ettik. Bugün de burada benzer bir nedenle sizlerle beraberiz. Sizleri gönülden kutluyorum!
Huzurlarınızda Hak ve Özgürlükler Hareketinin değerli yönetim kadrosunu, çok değerli genel başkanı sayın Lütfi Mestan’ı gösterdikleri liderlikten ve vizyondan ötürü kutluyorum, tebrik ediyorum!
Yalnızca dost ve komşu olmayan, fakat NATO’da müttefik, Avrupa Birliğinde ortak olan dost Türkiye ve Bulgaristan halklarının bu dostluğunun pekişmesi için, artması için gayret gösteren sayın genel başkana ve HÖH’ e teşekkürlerimi sunuyorum.
Türkiye, Bulgaristan’ın gerçek bir dostudur, hep böyle olmuştur ve bundan sonra da böyle olmaya devam edecektir.
Yalnızca soydaşlarımızın değil, Bulgaristan’ın ve Bulgaristan halkının ihtiyaç duyduğu her anda Türkiye, bu ülkenin yanında olacaktır, yardıma hazır olacaktır. Biz Bulgaristan’ı Türkiye’den farklı görmüyoruz. Aynı duyguların Bulgaristan’da Türkiye’ye karşı beslendiğini biliyoruz ve teşekkür ediyoruz…’
Açıkça belirtmek isterim ki, internette Büyükelçinin bu sözlerini duyduktan sonra, içimden, “Monşerliğin bu kadarına pes doğrusu” sözleri geçti…
Peki, Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi, “Pavlus” kod adlı eski DS ajanı Lütfi Mestan, “Petrus” kod adlı eski DS ajanı Ruşen Rıza gibi HÖH/D(p)S yöneticilerini neden kutlama gereği duyuyor?
1989 öncesi Bulgaristan’da yaşayan Türklere zulmeden eski DS ajanlarının HÖH/D(p)S’de yöneticilik yapmaya devam ettikleri için mi?
1989 öncesi Türkçe konuşanlara ceza kesenler, cami önlerinde nöbet tutanlar, buzdolaplarında kurban etleri arayanlar, Türklerin asimilasyonu için çaba gösterenler, yani zulmün bir parçası olanlar, şimdi kendileri veya onların çocukları HÖH/D(p)S saflarından belediye başkanı, milletvekili, işadamı vs olmaya devam ettikleri için mi?
Büyükelçi, “HÖH milletvekillerini kutluyorum” derken…
HÖH/D(p)S milletvekillerinin Haziran 2014 tarihinde, Komünist rejimin 1944-1989 yılları arasında(1984-1989 yıllarında Türklere karşı işlenen asimilasyon ve yıldırma politikaları dahil) insanlığa karşı işediği suçların zaman aşımına uğramaması için Bulgaristan Parlamentosuna sunulan yasa tasarısına “çekimser” oy kullanmalarını mı kutluyor?
Türkiye Büyükelçisi neyin bayramını ve neyin kutlamasını yapıyor?
HÖH/D(P)S yönetimindeki Cebel merkezde Türk çocuklarının çoğunun Türkçe öğrenim görmediğini; yine aynı partinin yönetimindeki Kırcaali, Koşukavak, Mastanlı, İridere gibi belediye merkezlerinde tek bir Türk çocuğunun Türkçe öğrenim görmediğini mi?
Büyükelçi kendi tabiriyle “Kuzeydoğu Bulgaristan” Razgrad, Şumnu, Eskicuma, Rusçuk, Silistre gibi Türklerin yoğun olarak yaşadığı merkezlerde tek bir Türk çocuğunun Türkçe öğrenim görmediğini de kutluyor mu?
1992 yılında 115 bin Türk çocuğu, Bulgaristan da Türkçe eğitim görürken, şimdilerde bu sayı, – o da sadece kırsal kesimde – 6 binlere düştüğünü mü?
HÖH/D(p)S’nin vurdumduymazlığı sayesinde, Bulgaristan’da 1993 yılından beri Türkçe ders kitaplarının basılmadığını da kutluyor mu?
HÖH/D(p)S yönetiminde bulunan tüm belediyelerdeki okullarda Türk Müslüman çocuklarına domuz eti yedirilerek daha şimdiden damak alışkanlığı edindirildiğini ve bu çocukların büyüdüklerinde “domuz eti yemeden karnım doymuyor” dediklerini mi kutluyor?
Bulgaristan’da birçok caminin cemaat olmadığı için kapalı tutulduğunu mu?
90’lı senelerde camiler Cuma namazlarında dolup taşarken, HÖH/D(p)S yönetimindeki Pavlus, Petrus kod adlı Hıristiyan “azizlerin” veya “havarilerin” yürüttüğü politikalar sayesinde, Bulgaristan’da, şimdilerde Cuma namazlarına giden Müslüman Türklerin oranının % 2’lere düşmesini mi?
Bulgaristan’da HÖH/D(p)S politikalarına karşı çıkan, yani aynı partinin yandaşı olmayan Türklerin ekonomik olarak çökertilip saf dışı bırakıldığını ve Bulgaristan’da yaşayan Türklerin yarısından fazlasını çil yavrusu gibi dağıtılarak gurbet yollarına düşürüldüğünü mü?
19 Mayıs 1989 ÖZGÜRLÜK yürüyüşüne katılanların hepsinin Cebel’den kovulduğunu mu?
Büyükelçi, ajan Pavlus’un Bulgaristan’da Müslümanlığı ve Türklüğü bitirme vizyonunu mu kutluyor?
Gerçekten…
Türkiye Cumhuriyeti Sofya Büyükelçisi Süleyman Gökçe, Cebel’de neyin bayramını veya neyi kutluyor?”
Bu yazımda o anki duygularımın dışa vuruşu, eleştiri, sorulan sorular vardır, fakat hiç kimseye hakaret yoktur.
Bu yazıda, sadece olayların önünde gitme durumu vardır!
Müzekki Ahmed’in kızı nereden bilsin ki, geçim kaynağı için değil, inandığım şeyler için yazı yazdığımı… Geçimimi, devlet veya parti büyüklerine methiyeler yazarak değil; 10 sene Bulgaristan ve 20 sene Türkiye’de olmak üzere, 30 sene çalışmanın karşılığı olan emekli maaşlarımdan sağladığımı…
Anlaşılan Müzekki Ahmed’in kızı, babasının, “HÖH/D(p)S, Kırcaali Belediye Başkanı Hasan Aziz ve Türkiye büyüklerini eleştirmeyeceksin” nasihatine harfiyen uyuyor…
Geçim kaynaklarına bir zarar gelebilir düşüncesiyle, yukarıda saydıklarımın da Allah kulu olduğunu aklının ucundan dahi geçiremiyor…
Bu olaydan yedi ay sonra, Türkiye Cumhuriyetinin aynı Sofya Büyükelçisi Süleyman Gökçe’nin bana hak verdiğini, gerek Türkan bebeği ve diğer şehitlerin, gerek Cebel kahramanlarının anma törenlerinin bir HÖH/D(p)S mitingi gibi kutlanmasının yanlış olduğunu…
Bu yazıdan bir yıl sonra, yani 19 Mayıs 2016 Cebel törenlerinde, Türkiye Cumhuriyetinin aynı Sofya Büyükelçisi Süleyman Gökçe’nin, bir sene önce övdüğü aynı HÖH/D(p)S mensuplarınca yuhalanırken, D. Arda’nın aynı Büyükelçiye, HÖH/D(p)S kalabalıkları arasından yol açtığını…
Müzekki Ahmed’in kızı, bunları nereden bilsin ki? Eleştiriyi, “hakaret” olarak gören genç bir kız… Ne de olsa babasının kızı…
Her Allah’ın kulu gibi, D. Arda’nın, yani benim de pek çok hatalarımın olduğunu biliyorum, fakat 2015 yılında yazılan yukarıdaki yazının, daha sonra beni haklı çıkardığını da…
Ancak, 2015 Aralık ayından beri şehitlerimizi ve kahramanlarımızı anma törenlerinin bir parti mitingi gibi yapılmamasının ve Bulgaristan’daki birçok olayın önünde gitmenin sevincini yaşayan birisi olarak, şunu belirtmek istiyorum:
Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar… Büyükelçiler de Allah kuludur!
Onlar da hata yapar!
Durmuş Arda
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.