2010 yılında, “skat tv?!” başlıklı yazımda şunları yazmıştım:
“Bulgaristan’ın Güney bölgesinde kablolu yayın yapan, – evlere şenlik – bir televizyon kanalı var:
skat tv…
skat tv, Bulgaristan’ın Burgaz kentinde ilk kuruluşundan beri, sanki birileri tarafından Müslümanlığa, Türkiye’ye, Türklere ve Türklüğe karşı yayın yapılması için kurdurulmuş bir televizyon kanalı izlemini veriyor…
Totaliter rejim döneminde, “Yoldaş Jivkov’un dediği gibi…” gibi sözleri sarf etmeyenler devlet televizyonuna nasıl çıkarılmıyordu ise, bu skat tv’ye de, “ Türkler bizi 500 sene ezdi”, “Türkler şöyle, Müslümanlar böyle” diyerek aşağılamayanlar, bu televizyona çıkamaz, hatta telefon ile bu televizyona bağlananlar dahi, bu gibi sözler sarf etmezlerse hemen hattan alınır… Hele Türk aksanı ile konuşanın hiç şansı yok…
Bu televizyonda, bırakın siyasi konularda program yapanları, folklor, sağlık gibi konularda dahi program yapanlar da, Türkleri aşağılama gereği duyuyorlar…
Bu günlerde her nedenle ayrı telden gazel okusalar da, Bulgaristan’da etnik milliyetçilik yapan Ataka (Saldırı) partisinin ve onun liderinin de aynı tv’nin eteklerinden doğup geliştiğini belirtmek gerek…
Peki, skat tv’nin yayın seviyesi ve yayın kültürü ortada da, arkasında hangi güç odakları var?
Program “sunucularının” çoğunun geçmişine bakılırsa, kimisi totaliter rejim döneminde Türkiye’de “gazetecilik” yapmış, kimisi de “Balkanlar uzmanı” olarak çalışmış… Yani… Soğuk savaş dönemindeki DS’nin(totaliter rejim döneminde Bulgaristan’ın gizli servisi) ve dolayısıyla KGB’nin(Sovyetler Birliği’nin gizli servisi) Türkiye masalarında görev aldıkları apaçık ortada… Yani anlaşıldığına göre, eski yıkıcı alışkanlıklara ve görev adamlığına devam…
Bu program “sunucularının” görevleri arasında, Dardere bölgesinde kefen yerine takım elbise ve tabutla defnedilmek istenen ölülere İslam dinine aykırı olduğu için cenaze namazı kıldırmayan imamları hizaya getirmek de olsa gerek…
Bu “program sunucularının” görevleri arasında, Türkiye’ye daha önce göç edip de çeşitli Sivil Toplum Örgütlerinin başkanlığını yapanları, Bulgaristan’a karşı yıkıcı faaliyetlerle veya ajanlıkla suçlamak da…
Bu “sunucuların”, gerek Türkiye yazılı veya görsel basınından, gerek Bulgaristan da Türkçe basılan yayınlardan aldıkları çeşitli kaynakları ve fotoğrafları – çok gizli belgeleri ele geçirmiş gibi lanse ederek, kendi başarı hanelerine bir şeyler yazmaya çalışarak – programlarında seyircilere sunmaları da takdire şayan…
Bunların görevleri arasında dezenformasyon da olsa gerek… Örneğin geçenlerde, Kırcaali’de, Türk asıllı bir ailenin evine gece yarısı polis baskını yapılmış ve aile, bir Türk vatandaşı misafiri ile birlikte hayli hırpalanmışlardı. Bu olayda bir Türk vatandaşının da bulunduğu için, Türkiye’nin Filibe Başkonsolosluğu’nun Bulgaristan’ın resmi makamlardan bilgi almak istemesini, aynı yayın,”Türkiye, Bulgaristan’ın içişlerine karışıyor” yaygarası kopardığına göre…
Bu tv hakkında insanın aklına çeşitli ihtimaller de gelmiyor değil…
Burgaz kentine odaklanmış ve çeşitli karışıklıklardan beslenmek isteyen, bazı güç odakları olabilir mi?
Sahi, Bulgaristan’da deniz turizmi kimlerin hakimiyetinde ve bundan kimler nemalanıyor?
Yoksa bu tv’nin Burgaz’da kurulması bir rastlantı mı?
Peki, bu tv’nin perde arkasındakilerin amacı nedir?
Bir örnek:
Birkaç gün önce aynı televizyonda, Georgi Markov( 1978 yılında Londra’da risin zehri ile öldürülen totaliter rejim karşıtı demokrat yazar Georgi Markov ile sadece isim benzerliği olsa gerek) isimli bir tarihçi akademisyenin “ Vatan için Birlik”(Drujba Rodina) örgütünün Rodoplar’da yeniden faaliyete geçeceğini ilan etti.
Geordi Markov!
Dikkat edilmesi gereken bir isim. Çünkü bu adam “kahraman” olmak isteyen veya birileri tarafından “kahraman” yapılmak istenen birisi olduğu için, ileride Rodoplar’da, hatta bütün Bulgaristan’da büyük karışıklıklara neden olabilir.
Gelelim “ Vatan için Birlik” örgütü konusuna…
Palas( Rudozem) civarı doğumlu Salih Bozov, “Ad adına suçlar, Ad adına suçla”
Başlıklı kitabında “Vatan için Birlik” örgütünce 1937 -1944 yılları arasında devletin de desteği ile Orta Rodoplar’daki Pomakların zorunlu Hıristiyanlaştırılmasını ve buna karşı çıkanların bir kısmının çeşitli işkencelerle öldürülmesini, bir kısmını Rusçuk bölgesine sürülmesini en ayrıntılı biçimde kaleme almıştır.
Salih Bozov, kitabına kelime oyunları ile Bulgarca ilginç bir başlık atmış:
“V
İmeto
Na…
İmeto”
Yukarıdan aşağıya doğru çıkardığı “vini” kelimesi, Bulgarca’da hem “suçlar”, hem de “suçla” anlamına gelir.
skat tv’de Georgi Markov, “Vatan için Birlik” örgütünün 1937- 1944 yılları arasındaki başkanını yeniden dirilişçi(vızrojdenets) bir Bulgar olarak ve Kamen Bolyarski adıyla tanıtmaktadır.
Oysa Salih Bozov, aynı örgütün başkanının 1937 yılında Arif Beyski adından Kamen Bolyarski’ye dönme bir Pomak olarak tanıtmaktadır. Hatta sistem değiştikten sonra, yani 1944 yılında, Arif Beyski ismini yeniden aldığını ve 1951 yılında da aynı isimle çifte ajanlıktan suçlu bulunarak idam edildiğini belirtmektedir…
Bu yazıda Salih Bozov’un kitabına, skat tv’nin kimleri “vatansever” ilan etiğini ve konuklarının daha hangi tarihlerde takılıp kaldığını belirtmek için kısaca değinmek istedim. Oysa Salih Bozov’un kitabı çok kapsamlı, daha neler neler var; sadece Arif Beyski döneminin cinayetlerini değil, Balkan Savaşından sonra Bulgaristan topraklarında kalan Orta ve Doğu Rodoplar’daki Müslümanların katledilişini köy köy, isim isim belirtilmiştir.( Liberal Entegrasyon Fonu tarafından 2005 yılında Sofya’da Bulgarca basılan kitap, gerçekten okumaya değer.)
Kısaca Bulgaristan’da birileri, “vatanseverlik” kisvesi altında, eski yaraları yeniden kaşımak veya kaşıtmak istiyor…
Son dönemde Bulgaristan’da herkesin kafası çok karışık…
Bulgaristan halkının büyük çoğunluğu ekonomik krizin pençesinde ezilirken…
Türkiye gibi 70 milyon nüfuslu, kişi başına satın alma gücü Bulgaristan’a göre kat kat fazla ve üstelik yanı başında olan bir pazarı göz ardı etmek Bulgaristan için hayra alamet midir?
Globalleşen dünyada Bulgaristan’ı dünya gerçeklerinden koparmaya çalışmak bir vatanseverlik örneği midir, yoksa vatansevicilik örneği midir? Yani patriyotluk mudur veya patriyotarlık mıdır?
Gerçekten skat tv’ nin arkasındaki güç neyin peşinde?”
Daha sonra da,- olayların önünde giden birisi olarak- bu skat tv’nin antidemoktratik yayınları hakkında birçok yazı yazdım, fakat bunları Bulgaristan’da yaşayan Türkler, pek dikkate almadı. Bu zaman içinde skat tv, daha da palazlandı ve Bulgaristan ulusal televizyonu oldu, bu televizyonunu patronu Valeri Simeonov, 2014 yılında milletvekili seçildi, 2017 seçimlerinden önce ise, Kapıkule sınır kapısından Bulgaristan’a giriş yapan yaşlı Türk kadınlarını” Bulgaristan’a oy kullanmaya geliyorlar” gerekçesiyle tartakladı, Türk asıllı seçmenlerin oy kullanmalarını engellemek için Bulgaristan Merkez Seçim Kurulunun yasadışı düzenlemelerine önayak oldu ve senelerdir Bulgar halkına, “Türkler geliyor” korkusu yayarak ve Türklerin seçme seçilme hakkını gasp ederek, ezerek, 2017 yılında Bulgaristan Başbakan Yardımcısı olabildi…
İşte bu skat tv’ye odaklanmış eski DS ajanlarını senelerdir eleştirdiğim için, bu televizyonun programlarının sık sık hedefi haline getiriliyorum.
İki hafta önce, “ Boğaz’ın kenarında” başlıklı programı(https://www.youtube.com/watch?v=0ILts2UcW4A) sunan Lübomir Jelev, senelerdir Bulgaristan’da bir “Türk gazetecisi” olarak “Türk propagandası “ yaptığımı belirttikten sonra, benim hakkımda şu iftiraları atmaktadır:
“Durmuş Arda, geçen sene 15 Temmuz’da, darbe karşıtları zaferinin 1. yıldönümü dolayısıyla, babaları Erdoğan, demokrasi vs onuruna, 15-16 yaşındaki reşit olmayan çocukları mobilize ederek, Erdoğan portreli bayraklarla ve Türk milli bayrakları sallayarak Kırcaali’deki Türk tiyatrosunun önündeki alanda miting düzenledi. Soruyorum: Nerede bizim savcılığımız, nerede bizim kamuoyumuz? Erdoğan’ı desteklemek için, Türk milli bayraklarıyla, reşit olmayan çocuklarla, Kırcaali’nin ortasında miting düzenleyen bu Durmuş Arda, nerede bulunuyor?
Ben soruyorum: Bir Bulgar gazeteci, Türk çocuklarını kullanarak, Bulgar milli bayraklarıyla, örneğin Kürt direnişi hareketi lideri Abdullah Öcalan posterleriyle, Türkiye’de Erdoğan karşıtı veya Kürtlerin davasını destekleyen mitingler düzenleyebilir mi?…”
Bu programı sunan Lübomir Jelev, Jivkov dönemi Bulgaristan’ını Türkiye’ de ticari ataşe olarak temsil etmiş bir eski DS ajanıdır. Yani DS’nin Türk masasında uzmanlaşmış, Türkçe bilen birisi… Bulgar asıllı olup olmadığı da belli olmayan bu Karnobat şaşkını, Bulgaristan kamuoyunda şöyle bir algı operasyonu yaratıyor:
“Türkler, Türkiye’den gelip Bulgaristan’da Türk milli bayraklarıyla mitingler düzenliyor, üstelik bunun için bizim çocuklarımızı kullanıyorlar. Kırcaali’de Türk tiyatrosu dahi var. Bulgaristan’da Türklere çok hak veriliyor. Bulgaristan’da yaşayan Türkler, bölücü terör faaliyetlerinde bulunuyor… ”
Şimdi gelelim bu Karnobat şaşkını Lübomir Jelev’in iddialarının doğru olup olmadığına…
Bulgaristan yasalarına göre, herkesin miting düzenleme hakkı vardır. Yeter ki güvenliğin sağlanması için, gerekli Belediye başkanlığına bildirilsin. Bir Bulgaristan vatandaşı olarak, benim de miting organize etme hakkım veya katılma hakkım var, fakat şimdiye kadar Bulgaristan’da hiçbir miting düzenleme hakkımı kullanmadım. Şimdiye kadar, 15- 16 yaşındaki, -kendi çocuklarım dahil- yani reşit olmayan çocukları, herhangi bir siyasi amaca alet etmeyi aklımın ucundan dahi geçirmediğim gibi, ileride de geçireceğimi zannetmiyorum.
Geçen sene 14 Temmuz günü, oğullarımdan birisi Edirne Tıp Fakültesinde ameliyat olduğu için yanında refakatçiydim, 15 Temmuz’un(yani darbe girişiminin 1. yıldönümü) geç saatlerinde taburcu edildik.
Karnobat şaşkınının iddia ettiği geçen sene 15 Temmuz günü, bırakın Bulgaristan’da miting organize etmeyi, aynı ülkede dahi değildim. Hatta çok istememe rağmen, aynı gün, – oğlumla ilgilenmem gerektiği için- Türkiye’de düzenlenen mitinglere dahi katılamadım.
Kırcaali’deki “Türk tiyatrosuna” gelince, bu sehirde böyle bir tiyatro yoktur!
Karnobat şaşkını Lübomir Jelev, herkesin kendisi gibi bir yerlerden emir alarak bir şeyler yaptığını düşünüyor, yani kendisi gibi görev adamı olduğu zannediyor. Durmuş Arda, dava adamıdır, dava… Onun için, Durmuş Arda, – bırakın ondan bundan- kralından dahi emir almaz!
Ancak bana atılan bu iftiranın şunun bir çeşit intikamı olsa gerek:
Yönetim Kurulu Üyesi olduğum Kırcaali merkezli ALTAY Derneği, 7 Haziran 2015 tarihinde, Kırcaali merkezinde “Kudüs’ün Tapınak Şövalyeleri” adlı Haçlı bir örgütün ayininde, Yabancı Dil Lisesi “Hr. Botev” de eğitim gören küçük yaştaki çocukların dini amaçla kullanılmasına karşı çıkarak, Bulgaristan Eğitim Bakanlığına, Bulgaristan Çocuk Esirgeme Kurumuna, söz konusu lise müdürlüğüne şikayet dilekçesi göndermiştir.
2015 yılında, Kıcaali’de düzenlenen Haçlı Kudüs tapınak şövalyeleri ayininde Müslüman Türk çocukları da vardı
Söz konusu şikayet dilekçesinde şunlar yazmaktadır:
“…’Kudüs’ün Tapınak Şövalyeleri’ gibi bir dini mezhebinin veya hareketin dini ayininde, “ Hr. Botev” Yabancı Dil Lisesinde eğitim gören reşit olmayan çocukların sistemli olarak kullanılmasını bilgilerinize sunmak istiyoruz…
…Devlet Kurumlarının bu konudaki suskunluğunu, büyük şaşkınlık içinde izlemekteyiz… Dini İbadetler yasasının 7. Maddesinin 5. Bendine göre, “ Dini topluluklar ve kurumlar, anne ve babalarından veya velilerinden izin almadan, dini faaliyetlerinde reşit olmayan çocukları kullanamazlar” denilmektedir. Bu Çocuk Koruma ve Eğitim Kanununun 11. Maddesinin 4. Bendindeki Çocuk Hakları kanununa da aykırıdır…
Biz Bulgaristan devletindeki kanunların ve ülkenin yasalarının seçici din ideolojine göre ihlal edilebileceğine inanmak istemiyoruz.
Yukarıda belirtilen yasa ihlallerinin cezalandırılmasını ve gelecekte bu tür ihlalleri önlemek için tedbirler alınmasını talep ederek, gereğini arz ederiz…”
Bilindiği gibi, 7 Haziran 2015 yılında, reşit olmayan Hıristiyan veya Müslüman çocuklarına çetnik(eşkiya, haydut) elbisesi giydirilerek “Kudüs’ün Tapınak Şövalyeleri” adlı Haçlı tarikatın ayinine katılmalarını sağlanmıştı. ALTAY Derneğinin şikayetinden sonra, bu gibi uygulamalar kaldırılmıştı.
Gerek yazdığım yazılardan, gerek Bulgaristan’da ezilen Türklerin sosyal ve kültürel hakları için, gerek Bulgaristan’daki etnik milliyetçilere karşı yürüttüğüm mücadeleden dolayı, Bulgaristan’daki eski rejimin kalıntıları ve onların Türkiye’deki uzantıları, genelde ya kendi kimliğini gizleyerek, ya da yakın çevremde itibarımı düşürmek için benim ismimi vermeyerek, bana karşı şeytanın aklına dahi gelmeyecek iftiralar atarak, beni susturacaklarını veya yürüttüğüm mücadeleden vazgeçtireceklerini düşünüyorlar. Fakat yanılıyorlar.
Karnobat şaşkını Lübomir Jelev’in son iftirası, devede kulak kalır. Fakat Karnobat şaşkını da olsa, senelerdir DS tarafından bir ceket giydirilip, çeyrek asırdır ise dişsiz dişsiz bu tv’de kullanılmış olsa da, iftira atarken kimliğini açıkça belirtmesinden dolayı, kendisini kutluyorum.
Çünkü birçok eski rejim kalıntısı, çamur atarken kendi veya çamur attığı kişinin kimliğini dahi açıklama cesareti gösteremiyor.
Değerli okurlarım, iftiranın en akıl almazını dahi atsalar, beni mücadelemden vazgeçiremezler.
Onun için nefes aldığım sürece mücadeleye devam…
O kadar!
Durmuş Arda
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.