Dün, 23 Haziran günü, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için yapılan seçimlerde, Millet ittifakı adayı Ekrem İmamoğlu’nun 806 bin oy farkla kazanması, Ak Partinin genel ve yerel yönetimlerle ilgili yaptığı hataları gündeme getirdi…
Daha önceki yazılarımda birçok kez belirttiğim gibi, siyasi görüşüm CHP, İYİ Parti ve MHP gibi partilerin çizgisine daha yakın olsa da, bu partilerin 30 senedir nitelikli siyaset yapamadıkları, liyakat sahibi gençleri dışlayıp vasatın altında adaylar çıkardıkları için, daha önceki ve son genel seçimlerde oyumu hep Ak Partiye verdim. Bundan da pişman değilim, çünkü Turkiye’nin en iyi lideri, hala Recep Tayyip Erdoğan’dır!
Hayatımda futbol takımı tutar gibi hiç bir partiyi tutmadım, çıkar için bir siyasi partiyi desteklemedim, yani siyasetten de hiç nemalanmadım. Birilerinin üç beş kuruşuna da tenezzül edecek değilim; 9 sene Bulgaristan’da ve 20 sene Türkiye’de olmak üzere, toplam 29 sene çalışmışlığımın karşılığında, 46 yaşında emekli oldum.
1989 yılının Haziran ayının başında, Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçmen olarak ayak bastığımda, Türkiye’deki siyasette sol rüzgarlar esiyordu.
Bu tarihten üç ay önce, yani 1989 Mart ayında yapılan yerel seçimlerde SHP(Sosyaldemokrat Halkçı Parti) İstanbul, Ankara gibi Büyükşehir Beldiyelerini kazanmış, benim gibi sosyal demokrasiyet gönül vermiş birçok insan, bu partinin ilk genel seçimlerde iktidar olmasını umut ediyordu. Fakat daha sonra, Deniz Baykal’ın başını çektiği bir grup, bu partinin içinde hizipçilik yapmaya başladı. Kazandığı belediyelerdeki başarısızlık da eklenince, 1991 yılında yapılan genel seçimlerde SHP, %18 oyla ancak ikinci parti olabildi. 1994 yılında yapılan yerel seçimlerinde SHP, İstanbul Büyükşehir Belediyesini Erdoğan’a, Ankara Büyükşehir Belediyesini ise Melih Gökçek’e kaptırdı. Yani devletin içinde devlet sayılan belediyeleri… Gerek Erdoğan’ın, gerek Gökçek’in, belediye çalışmalarında gösterdikleri başarı da, 1995 genel seçimlerinde Refah Partisini iktidara taşıdı…
Şimdi, 25 sene sonra, olay tersine döndü, Ak Partinin gerek genel yönetimde, gerek yerel yönetimlerde yaptığı hatalar; İstanbul, Ankara, Mersin, Adana, Antalya vs gibi Büyükşehir Belediyelerin el değiştirmesine neden oldu.
Aslında en büyük hatalar zinciri, Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlık görevinden istifa ettirilmesinden sonra başladı. Ekip çalışması bırakıldı, “Reis ne derse o” zihniyeti hakim oldu ve daha sonraki dönemde Başbakan, Bakan atamalarından tutun da, bürokrasideki atamalara kadar bir sürü hatalar yapıldı. Liyakat değil, sadakat arandı. Örneğin reis, yani Erdoğan, Binali Yıldırım’a “İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı ol” diyor, oluyor. “Başbakan ol” diyor, oluyor. “Meclis Başkanı ol” diyor, oluyor. “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı ol” diyor, istemeye istemeye oluyor. Oluyor da… 15 Temmuz 2016 yılında darbe girişimi oluyor, en son dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın haberi oluyor. Şahsen ben şunu soruyorum: Damat Berat Albayrak ekonomiden sorumlu bakan olarak atanması, en doğru seçenek midir? (Çünkü onun döneminde, benim emekli maaşım döviz bazında %35 eridi… Türkiye’deki malların çoğunun dövize endeksli olduğuna göre, benim alım gücüm de o kadar, hatta daha fazla azaldı…).
Yerel bazda ise, 2017 yılında İstanbul’da Kadir Topbaş, Ankara’da Melih Gökçek, Bursa’da Recep Altepe, Balıkesir’de Ahmet Edip Uğur gibi Büyükşehir Belediye Başkanlarına, reis tarafından “istifa edin” emri verilmesi ve onların yerine silik birilerinin atanması, en büyük hatalardı. Sonuç ortada; Ak Parti İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerini kaybetti. Bursa, Balıkesir gibi Büyükşehir Belediyelerini kıl payı kazandı.
31 Mart günü yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini sudan sebeplerle iptal edilmesi, hele 23 Haziran’da yenilenen bu seçimlerden birkaç gün önce terör başı Abdullah Öcalan’ın mektubundan medet umulması, en büyük hatalardı.
Eskiden Erdoğan’ın Gürcü, Abdullah Gül’ün Ermeni kökenli oldukları safsatası tutmadığı gibi, şimdi Ekrem İmamoğlu’nun Pontus Rumu kökenli olduğu safsatası da tutmadı…
Millet ittifakı ise, bu sefer vasatın altında değil, Binalı Yıldırım seviyesinin çok çok üstünde bir aday çıkardı. Parti başkanlarını değil, adayı öne sürdü. Buda Ekrem İmamoğlu’nun 806 oy farkla yeniden seçilmesine neden oldu.
Kendilerine “Kemalist” diyerek Atatürk’ü sömürenlerin beceriksizlikleri, 1994 yılındaki yerel seçimleri nasıl Recep Tayyip Erdoğan gibi bir Türkiye lideri doğurduysa… Ak Partinin hataları da, 2019 yılındaki yerel seçimlerde, Ekrem İmamoğilu gibi bir Türkiye lideri doğurdu.
Ben bu olaya herhangi bir parti militanı olarak bakmam. “Türkiye için hangisi daha hayırlısı olur” açısından bakarım.
“Her işte bir hayır var” ata sözüne dayanarak, Ekrem İmamoğlu’nun seçilmesi İstanbul ve daha sonra Türkiye açısından daha hayırlı olacağını düşünüyorum.
23 Haziran seçimlerinde, İstanbul halkı, 806 bin oy fakla sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı değil, 4 sene bu görevde kendisini kanıtlama fırsatı vererek, geleceğin Türkiye Cumhurbaşkanı adayını da belirledi.
Kıyamadığım Türk milletinin lider çıkarmakta üstüne yoktur!
Bu kıyamadığım Türk milletinin çıkardığı yeni lider ise, Ekrem İmamoğlu’dur!
Durmuş Arda
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.