Bulgaristan Tosçalı köyü camisinde, 1989 yılı öncesi Bulgaristan’da yaşayan Türklerin dini ibadetlerini kısıtlamaya çalışanların, asimilasyon politikalarının hizmetkarı olanların, yani zulmün bir parçası olanların tüm engelleme çabalarına rağmen, Balkan savaşında şehit edilen sivil Tosçalılardan Celil Hoca, Mümin Esat, Kadir Salih, Hüseyin Şumlu, Mehmet Ali Şumlu, Mehmet Bobali, Mehmet Boyacı, Hacı Mehmet Ali ve isimleri bilinmeyen diğer şehitler için nümayiş, gösteriş için olmayan Mevlid- i Şerif okutuldu.
Mevlid- i Şerif, ahlaki değerleri yüksek, dine saygılı, kişiler tarafından okundu.
Söz konusu mevlide, Türkiye Cumhuriyeti Filibe Başkonsolos Muavini Mehmet Ufuk Sağlam’ın yanı sıra, yüzlerce sıradan insan katıldı.
Mevlit bitiminden sonra, Konsolos Mehmet Ufuk Sağlam, “Çok değerli vatandaşlarımız, soydaşlarımız, Başkonsolos adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bildiğiniz üzere din, dil ve kültür, toplumu bir arada tutan değerlerimizdir…” ifadeleriyle, mevlide katılanları selamladı.
Konsolos Mehmet Ufuk Sağlam, daha sonra, Tosçalı yakınlarındaki tarihi medreseyi ziyaret etti.
Öğleden sonra, Tosçalı merkezinde şehitlrer için yapılması planlanan etkinliğe, totaliter rejimi döneminde yine zulmün bir parçası olanlar, elektrik vermek istemedi, şiddetli yağmura rağmen, Tosçalı halkının alın teriyle yapılan Tosçalı okuma evinin kapılarına, sanki babalarının malıymış gibi kilit vuranların bu eylemi, aklı selim Tosçalıları hiç şaşırtmadı, çünkü bunların babaları da totaliter rejimi döneminde, ibadet edilmesin diye cami önlerinde nöbet tutan, kendi babasının cenaze namazını kıldırmayan, dini bayramlarda şeker toplayan çocukları dahi kovalayan birisi olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
Abcak azmin sınırı yoktur… Jeneratörden sağlanan elektrikle, şiddetli yağmur eşliğinde de olsa, çocuklar, Anadilleri Türkçe ile şehitler ve Anadilleri ile ilgili şarkılar ve şiirler söylemekten vazgeçmediler.
Ayçe ve Belen, zalimlere nispet yaparcasına, şehit Türkan bebek için yazılan şu şiiri hep birlikte okudular:
“Türkan bebek derlerdi benim adıma/ Tam girmiştim bir buçuk yaşına/ El koymuştu zalim adıma/ Atlamıştım annemin sırtına/ Çekilmiştik Killi’nin yoluna/ Olmaz böyle diye zoruna/ Hiç bakmadan sağına soluna/ Kurşun sıkıverdiler alnıma/ Türkanlar ölmez!/ Bir ölür, milyon doğarız!”
Elmaz ise, “Şehit annesi” başlıklı şu şiiri okudu: “…Sen, ağlarsam ağlayan gülersem mutlu olan,/ Sen bir marşsın anne,/ dudaklarda tekrarlanan Sen,/ evladını gözyaşıyla yoğurup askere başı dik gönderen,/ Sen, şehit olduğunu duyduğunda ”Vatan sağolsun” diyen,/ Sen, hem en yumuşak sevgi, hem en dayanıklı yüreksin,/Sen anne, sen, şehit anası, sen zafer türkülerindesin.”(özetlenerek alınmıştır).
Ayçe ise, bir şehit nişanlısını anlatan şu mektubu okudu: “…Bir taş dikip ‘Ahmet şehit oldu’ diye yazdılar. Kurban kesip hatmi şerif indirdiler, hep ona Gönderildi onun gökte yatan şanlı ruhuna. Sen bilirsin yavuklusu kumral saçlı Emine, Bir al bayrak asmış idi o gün kendi evine. O güzel kız yeşil örtü örtmüş idi başına. Bir kurumla oturmuştu, köyün dibek taşına, Hiç kırmadı ağlamadı sandım onu bir melek, Onun erlik ocağını söndürmüştü kör felek. Sürme çekmiş, kına ile süslemişti elini, Olmuş idi telli duvaklı nurlu şehit gelini. Dedi: ‘Ahmet beni artık ahrette beklesin. Ben onunum utanmasın beni Hak’tan istesin. Kaderim bu, şehit olmuş benim sanlı yiğidim, Kız kalırım varmam ele benim canlı şehidim.”(özetlenerek alınmıştır).
Esra ise Ana dilimiz Türkçe ile ilgili şu şiiri ezberlemiş: ”… Destanlar okuyup söylendiğimiz,/ Davul zurna ile eğlendiğimiz./ Dede Korkutlardan öğrendiğimiz,/ Ana dilimiz ata dilimizdir./ Orta Asya’da sahip olduğumuz,/ Ural-Altay özüyle bulduğumuz./ Türkiye’de anlatıp güldüğümüz,/ Ana dilimiz ata dilimizdir. /Efsaneler ile boyladığımız,/ Göktürk yazıtları eylediğimiz./ Alp Er Tungayla söylediğimiz,/ Ana dilimiz ata dilimizdir./ Konuşulan kelimeler bohçamız,/ Olmalı Yusuf bilinen lehçemiz./ Anadoluda yaşayan Türkçemiz, Ana dilimiz ata dilimiz.”((özetlenerek alınmıştır).
Eren’de şu “Yiğidim aslanım burada yatıyor” şiirini ezberlemiş: “Şu sılanın ufak tefek yolları/ Ağrıdan sızıdan tutmaz elleri/Tepeden tırnağa şiir dilleri/Yiğidim aslanım burda yatıyor/ Bugün efkarlıyım açmasın güller
Yiğidimden kara haber verdiler/ Demirden döşeği taştan sedirler/ Yiğidim aslanım burda yatıyor/ Ne bir haram yedi ne cana kıydı/Ekmek kadar temiz su gibi aydın/ Hiç kimse duymadan hükümler giydi/ Yiğidim aslanım burada yatıyor…”(özetlenerek alınmıştır).
İlkay’da, şu Şehitler Ölmez şiirini ezberleyip okudu: “Önce vatan millet/ Sonra ana ve yar/ Bu yolda savrulan/ Birileri var, birileri var!/ …Şehitler ölmez!/ Bayrakla dertleşen/ Toprakla birleşen/ Can verip devleşen/ Birileri var, birileri var!/ Ezan dinmez diyen/ Bayrak inmez diyen/ Şehitler ölmez diyen/Birileri var, birileri var!/”.”(özetlenerek alınmıştır)
Belen, şehitler için anlamlı Çanakkale türküsünü söyledi. Ersin, hem Çanakkale türküsünü, hem “Eledim, eledim höllük eledim” şarkılarını söyledi. İlkay ise, bağlama ile Çanakkale türküsünün melodisini çaldı.
Bu etkinliğe katılan çocuklar, kültürden medeniyetten uzak olanlara, bir dilim ekmek için topluma her türlü zulmü yapanlara, bir ders niteliği taşıdı…
Etkinlik sonunda, çocuklara projeksiyon aleti, tablet, bağlamalar, darbukalar, sandalyesiyle birlikte çalışma masaları, Türkçe romanlar ve Türkçe ders kitapları hediye edildi.
Haber: Durmuş Arda
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.